Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Intruders (2011)


Küçükken çocukların en sevdiği hikayeler, ne kadar korksalar da hep korku hikayeleri olmuştur. Bu yüzden de tekrar tekrar anlatılsa da, içlerinde aynı korkuyu hep beslemeyi ihmal etmezler. Buradan da ortaya çıkacak ki, büyüdüklerinde bu izledikleri şeyler, hayatın zorlukları karşısında komik gelir onlara. Bu yüzden de herkesin olmasa da bir kesimin geçmişinde korku filmleri ayrı bir yerdedir. 

İşte bir nevi buna öykünen bir filmle karşı karşıyayız. Senarist ne kadar bu anlattıklarıma benzer şeyler yaşadı bilinmez, anlattığı hikaye biraz da benim anlattıklarımla paralel yönde seyrediyor. Korkunun esiri olan çocukların, hayal güçleri olduğu var sayılan bir karabasana karşı mücadelelerini konu alan film, korku türüne çok orijinal olmasa da, renk verdiği söylenebilir. 



Filmimizin konusuyla hemen başlayalım. Paralel kurguyla verilen iki çocuğun hikayesini filmde görüyoruz. Birincisi daha eski tarihlerde çocuk olan bir erkek, diğeri ise günümüzün modern hayatı içinde yaşayan 12 yaşında bir genç kız... İkisi de "Hollowface", Boşluk surat ya da hayalet yüz diyebileceğimiz masallardan çıkma yüzü olmayan şekilsiz bir yaratığın rahatsız ettiği iki yavrucak... Klasik bir öcü hikayesi denilebilir. Küçük kızın babası John, kızının gördüklerini gördüğü için deli muamelesi görür. Böylece bir nevi hayalet, gerçek hayat ve çocukların yüzleşmelerine tanık oluruz. 

Filmimizin korku sinemasına hizmet ettiğini düşünürsek, içinde bulundurduğu öğelerin yerlerine oturduğunda çocuklara anlatılan korku masallarını anımsıyoruz. Bu yüzden de bir çocuğun gözünden bakmanın önemi ortaya çıkıyor. Çocukların bakış açısıyla karanlık, hayattaki en korkunç şeydir. Tabii karanlığın yorumlanışı gerçek dünyada farklı eşleşmelere neden olabilir. Bu açıdan da sinemanın karanlığı bu filmin dokusunda son derece yerinde bir ton oluşturuyor. 



Hikayenin kurgusu bu tip filmlere alışkın sinemaseverler açısından çok sürpriz bir son olmasa da, keyifli bir paralel kurgu, sonda tam kıvamında bağlanarak vasatın üstü bir deneyim yaşamamıza imkan tanıyor. Böylece seyir keyfi yüksek ve aksamayan bir korku filmiyle karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle Avrupa sinemasından ezgiler sunan filmin yönetmenin Juan Carlos Fresnadillo olmasıyla beraber, merakımızın dinmesine yol açıyor. Ne de olsa yönetmenin daha önceki "28 Hafta Sonra" ve "Intacto" filmleri sürükleyici seyirliklere imkan tanımıştı. 

Filmin belki de en eksik tarafı klişelerden bolca yararlanma çabası olduğu söylenebilir. Ancak bunun dışında hem dini bakımından, hem insanın kendi ile yüzleşmesi ve korkudan arınması hususunda önemli cümleler etmeye çalışıyor. Her gün biri kabustan uyanacak, çünkü kabuslar rüyaların karanlık olanlarıdır diye de özetleyebileceğimiz filmin ana cümlesi, korku hikayeleri severler için tavsiye edilir. Vasatın bir kademe üstü bu filmi değerlendirmeleri üzere seyircilere kapıyı açık bırakırım. 

John Farrow: Monsters are cowards. You stand up to them, they run away. 
Mia: Not this one. 













 




Hiç yorum yok: