Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Cars 2



Animasyon deyince günümüzde insanların ilk aklına gelen şey Pixar oluyor. Çünkü son yıllarda inanılmaz yaratıcı animasyonlarıyla hayran kitlelerini fazlaca çoğalttılar. Pixar'ın bu yıl için hazırladığı payda, bir devam filmiydi: Cars 2...


John Lasseter, 2006 yılında ilk olarak yaptığı Cars'ı çok sevdiğinden devam bölümünün de kaçınılmaz olduğunu düşündü. Ne de olsa insanlar yaptıkları şeylere, kıyamazlar ve içlerinde özel yerleri olur. Cars da öyle olsa gerek ki, devam filmi çekerken hiç tereddüt etmediler. 




Öncelikle filmimizin konusuna gelelim. Şimşek MacQueen yeni filmde kasabasına geri dönüyor ve en iyi arkadaşı çekici araç Mater ile vakit geçirmeye başlıyor. Ancak sevgilisi Sally ile yemeğe çıktığı bir gün, Mater garson kılığına girip arkadaşını takip etmeyi tercih ediyor. O gün televizyonda İtalyan bir yarış arabası olan Francesco Bernoulli'nin McQueen hakkında atıp tutmasına kızan Mater, telefon bağlantısıyla bir nevi meydan okuyor. Bunun üzerine McQueen, Mater'ın kasabada çok bunaldığını fark eder ve onu da yarışlara götürmeye karar verir. Böylece iki arkadaş hep birlikte olacaklardır. Ancak Mater, taşralı tutumunu sergileyerek, McQueen'i bulundukları ortamlarda rezil etmeye başlayınca, araları açılmaya başlar. Mater'da üzgün bir şekilde dolaşırken, aslında ajanların kol gezdiği bir dünyanın içine girdiğini fark edememiştir. Böylece heyecan dolu maceralar başlar. 




Cars, Pixar serisinde belki de en başarısız animasyonlardan biri kuşkusuz... Başarısız derken hem gişe bakımından, hem de içerdiği konunun çok fazla orijinal olmaması sebebiyle, Pixar'ın rakiplerine bize yetişmeniz için fırsat dediği anlardan biridir. Dikkat ederseniz, diğer animasyonları oscar'a en büyük aday olarak girerken, Cars'ın ödül listelerinde bile pek geçmez. Bu yüzden de dışarıdan istenmeyen çocuk olarak görünür. 


Ancak içinde bulundurduğu karakterlerin sempatikliğinden olsa gerek, yine de belli bir izleyici kitlesi vardır. Özellikle de araba severler ilgiyle izlerler. Bu yüzden de Pixar bir nevi, biz kitlelere oynarız, özellikle prestij peşinde değiliz mesajı verir. 




Bunun dışında devam filmlerinde sorulması gereken ilk şey şudur: İlk filmden farkı ne? İşte bu soruya cevap verelim hemen. İlk filmden farklı olarak bu sefer yok olmakta olan kasaba insanlar gibi küçük bir konudan, kitlelere hitap eden bir konuya geçiyoruz. Araba yarışları... Böylece dış dünyaya açılmış oluyoruz. Arabaların katıldığı partiler, hatta çok ince esprili ayrıntılara böyle yerlerde rastlıyoruz ki, bence en değerli şeyler bu tip filmlerde bu ayrıntılardır. 


Bunun dışında kibirli İtalyan dediğimiz McQueen'in en büyük rakibi Francesco, tahmin edildiği üzere Ferrari'den başka bir marka değil. Üstelik bu karakterin formula 1 yarış aracı olması da, bir nevi çeşitli tipteki yarış arabalarını karşı karşıya getirerek bir nevi çocukluk fantezilerinden birini gerçekleştiriyor. Bir dönem Mihael mi, Solberg mi gibi ilginç fanteziler kurardık ne de olsa... John Turturro, aksan bakımından mükemmel seslendirme ile filme dahil olmuş ki, bu da biziz mutlu etti. 




Bunun dışında filme katılan en büyük aksiyon, filmin bir anda casusluk filmine dönüşmesi gibi görünüyor. Finn McMissile ve Holley Shiftwell gibi iki karakterin filme dahil ederek, bir nevi arabaların James Bond'unu yaratmaya çalışması çok özgün olmasa da, yine de hoş bir ayrıntı olsa gerek. Özellikle de Bond'un arabası Aston Martin'in bu iş için kullanılması, buna ek olarak arabanın tipinin bariz bir şekilde Sean Connery'e benzemesi filmin tebessüm ettiren ayrıntılarından bazıları sadece. Böylece araba yarışlarını da içine alarak komplo teorilerini ortaya atmak için fırsat veriyorlar. Özellikle elektrikle çalışan yakıt endüstrisine göndermelerde bulunuyorlar. 




Tabii bu tip işlere bizim salak ama sempatik aracımız Mater'ın dahil olması da ayrı komedi unsuru konusu denilebilir. 


Sonuç olarak eğlenceli vakit geçirilebilecek, ancak konusunda çok fazla özgünlük barındırmayan bir devam filmiyle karşı karşıyayız. Bu filmden keyif almak istiyorsanız, muhakkak ayrıntıları kaçırmamanız gerekli... Pixar'ın yeni animasyonu Brave gelene kadar, idare etmelik bu filmi izleyebiliriz...






Mater: I'll have some of that there pistachio ice cream. 
Sushi Chef: No, no. Wasabi. 
Mater: Oh, same old, Same old, what's up with you? 





Hiç yorum yok: