Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

14 Nisan 2012 Cumartesi

Portret v sumerkakh (2011)



Kadınlar için her geçen iş imkanları artsa da, yaşam koşulları ne hikmetse daha da zorlaşmaya başlıyor. Özellikle kadına şiddet olayları her geçen gün biraz daha artıyor. Çoğu yerde ne yazık ki kadınların değeri anlaşılmıyor. Eşit şartlarda yaşayamıyorlar. Özgürlükler her zaman kısıtlanıyor. 


İşte zor koşulların ortaya çıktığı bir hikayenin içine dalıyoruz. Hikayemiz Rusya'dan bizlere sunuluyor. Sosyal statüsünün yüksek olmasına rağmen travmatik olayların cereyan etmesi sonucu bir anda hayatı cehenneme dönen bir kadını izliyoruz. Öyle ki kızımız dünyalar güzeli olsa da, bu ona bela açan bir şey oluyor. Tabii onun giyim tarzı ve bunun gibi türlü sorunlar ortaya çıkıyor. 




Filmimizin konusuna gelirsek; Marina genç güzel bir kadındır. Çocuklar için bir sosyal yardım kuruluşunda çalışmaktadır. Babadan gelme hali vakti yerindeliği vardır. Ancak bir başına gelen olay sonucunda hayatı değişime uğrar. Taksi ararken, çantası kapkaççılar tarafından çalınır. Buna ek olarak topuğu kırılır. Daha da fena tamamen yozlaşmış polislere denk gelir. Yozlaşmış bu üç polis, Marina'ya fahişe muamelesi yaparak ona tecavüz ederler. O andan itibaren Marina'nın hayatı değişeme uğrar. Bu olayı kimseye anlatamaz. Çünkü polis teşkilatı kapkaç olayında bile kılını kıpırdatmıyordur. Bunun üzerine Marina, doğum gününde arkadaşlarıyla toplandığı bir gün aile içi çarpıcı itiraflarda bulunduktan sonra ona tecavüz eden polislerden birini takip etmeye başlar. Aklında bir intikam vardır, ancak bu intikam kimsenin aklına gelecek gibi değildir. 




Türkçe'ye Alacakaranlığın Portresi olarak çevrilen filmimiz, bir kadının hayata bakışını anlatıyor. Her şeyi olmasına rağmen mutlu değil. Bu yüzden de yalanlardan oluşan bir dünyada yaşıyor. Kocası sünepeliğiyle umut vermezken, bir de Marina'nın babasından yararlanmaya çalışıyor. Bu yüzden bu Marina'nın hoşuna gitmiyor. Aile içi hesaplaşmaların ortaya çıktığı bir akşam yemeğinde ise tüm itiraflar ortaya çıkıyor. Çünkü kocası o kadar ilgili olmasına rağmen, karısından bir o kadar uzak. Çünkü eve gelmediği bir gece başına bir çok şey gelmesine rağmen kocası eve neden gelmediğini bile sormuyor. 


Marina ise kendi çapında bir adalet arayışına girse de, psikolojik olarak ona tecavüz eden adamın hayatına girdikçe, onun ailesi kendisine daha gerçek geliyor. Bu yüzden de bir nevi Stockholm sendromu diyebileceğimiz durum ortaya çıkıyor. Yani kurban, bir nevi maktülüne ilgi duymaya başlıyor. Onun intikamı ise adamı kendisine bağlayıp, ona duygusal bir şeyler hissetmesini telkin ederek, ona vicdani bir baskı uyguluyor. Tabii bu durum da adamın hoşuna gitmiyor. Bu adamın yanında kendini daha kadın hisseden bir bireyi görüyoruz. Böylece durum daha da acayipleşiyor. 




Filmin bazı kritik yerleri var. Örneğin film bir yandan pedofili olaylarına parmak basarken, bir yandan kadına şiddet vurgusu yapıyor. Bu yüzden de kadın karakterimizin işi yan hikaye konumunda bizlere sunuluyor. Bir diğer nokta ise Marina'nın ziyaret ettiği pavyondan bozma restoran... Bu yer düşmanını bulmasına yararken, bir nevi kadının müptelası olmaya başladığı bir yer halini alıyor. Başta sadece telefon için buraya takılırken, daha sonra istemediği yemeği burada yemeye başlıyor. 


Aynı zamanda kötü polis ve adalet sisteminin çarpıklığını anlatmaya çalışırken, dengeyi kadın karakterin çözemediği bir olay için düşmanı olan adamı kullanarak çözme yoluna gitmesine neden oluyor. Bu da bize şöyle mesaj veriyor. Kötülüğü alt etmek istiyorsan, kötülüğe merhamet ki, kötülüğün arasında ışığın az da olsa yansın. 




Sonuç olarak ağır bir drama ile karşı karşıyayız. Rahatsız edici sahnelerini bir kenara atarsak, bir kadın karakterin üzerine kurulu bu Rus filmi, insanları ters köşeye yatırmayı beceriyor. Ancak içindeki öğeler, onu vasatlığın üstünde tutmaya yetmiyor. Bu yüzden de averaj bir seyirlik sunuyor. Kadına şiddet, tecavüz meselerine getirdiği değişik bakış açısıyla ilgiyi hak edebilecek bir psikolojik gerilim portresi sunuyor bizlere. Tartışmalı da olsa deneyebilirsiniz. Aksi takdirde yeni filmler aramanız gerekebilir. 


Not: Baş rol oyuncusu Olga Dykhovichnaya'nın kusursuz bir performans gösterdiğini de hatırlatmakta yarar var. 





Hiç yorum yok: