Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

6 Mart 2012 Salı

Howl (2010)


Her sanat dalının kendine özgü akımları vardır. Genelde bir grup gencin başlattıkları bu akımlar, zamanla insanlar tarafından sevilmeye başlarlar ve yayılmaları kaçınılmaz hale gelir. İşte biz de öyle bir kuşağın gençlerine yakınlaşıyoruz. "Beat" kuşağı diye adlandırılan bu kuşağın temsilcileri, akıllarına gelen her şeyi istedikleri gibi anlatmak istediler. Kimsenin kırılması, sansürlemesi ya da nezakete önem vermek önemli değildi. Maksat derdini anlatmaktı. İşte bu kuşağın en önemli parçası "Uluma" yani Howl...

Filmin içeriğine daha yakın hissetmemiz için belki bu kuşağın oluşumu hakkında bazı bilgileri öğrenmemiz gerekir. Bu yüzden kuşağın gelişimi ve filmimizin en önemli karakteri Allen Ginsberg hakkında birazcık da olsa bilgi edinmemiz için yazıya bilgilerle devam ediyorum. 


Beat Kuşağı, Amerika’da boğucu bir dönem olduğu anlaşılan 1950’lerde ortaya çıktı. Yoğun bir biçimde endüstrileşmiş uygarlık beraberinde ekonomik refah geirirken bu aynı zamanda ruhsal bir fakirliğe yol açtı. Bireysellik ve özgürlükten acımasızca mahrum kalınmıştı. Beat hareketi sadece yeni bir edebi anlayışın yükselişini haberdar etmiyordu ayrıca zinhnin kapsamlı bir özgürleşmesini de öngörüyordu.  Ve bu  zor zamanlarda hayatları ile ilgili yaptıkları seçimler  daha da önem kazanıyordu. Nerdeyse tüm üyeleri gay’di ve uyuşturucu deneyimi vardı. Son kertede bir bireyselliği kucaklıyorlar ve geleneksel ahlak ve resmi sistemin sınırlarını aşmak için marazi bir deliliği etkin bir şekilde kullanıyorlardı.


Kendileriyle ilgili deneyimleri kaydettiler ve çalışmaları aracılığıyla en dibin gerçeğini açığa çıkardılar; modern uyagarlığa- ki insanı özgürlükten yoksun bırakıyordu-  acı dolu bir uluma gönderdiler. Onların gözünde güzel sanatlar ve davranışlar çok yakından ilişkiliydi; güzel sanatlar davranışları yansıtıyordu, davranışlar da güzel saantları cisimleştiriyordu. En etkili üyeleri Allen Ginsberg, William Burroughs ve Jack Kerouac idi. “Beat kuşağı” terimi Jack Kerouac tarafından 1948 yılı civarında kendi sosyal çemberini tanımlamak için kullanıldı. En önemli beat çalışmaları Jack Kerouac’ın On the Road’u ( Yolda) , Allen Ginsberg’in Howl’u ( Uluma) and William Burroughs’un Naked Lunch’ı ( Çıplak Şölen) idi.


Allen Ginsberg büyük olasılıkla yakın dönem tarihin en bilinen çağdaş şairleri arasındaydı. 1926’da Newark’da doğdu. Çoğu yazısı tartışmalı ve müstehcen olarak yorumlanmıştır. Howl’un okunması, City Lights Books’un sahibi Lawrence Ferlinghetti’nin müstehcenlik suçlamaları nedeniyle tutuklanmasıyla sonuçlandı. Otoriteler Allen Ginsberg’in kendi eşcinselliği ile ilgili açıklığı ve canlı ve net bir cinsel dil kullanımına itiraz ettiler. Diğer pek çok yazısı narkotiklerle ilgili konuları ele aldı. William Burroughs 1914’de St. Louis’de doğdu. Homoerotik eğilimleri ve uyuşturucu madde deneyimleri ile ilgili açık olması ile ünlüydü. Çoğu yazısı yeraltı ve uyuşturucu alt- kültürleri merkezliydi; kitbından uyarlanan film Naked Lunch kült mertebesine ulaştı.

Filmimizin tarz olarak kendine özgü bir işleyiş içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de üç türün birleşme denemesi filmin kimi zaman izlenmesinin zorluğunu, kimi zamansa yeni bir deneyimin içinde olma zevkini bizlere sunuyor. Bu bağımsız yapımın, anlattığı davaya yönelik denemekten korkmayan yapısı da doğrudan kendi hedefine ulaşan bir yaklaşım sunuyor. 


Film kurmaca bir türün parçası içinde, diğer başka türleri de kullanarak kendi sinemasal dilini yaratıyor. Örneğin belgeselvari anlatımı filmin belki de en ilginç kısımlarından biri, çünkü gerçek Ginsberg'i de içine alan James Franco'nun oynadığı Ginsberg ile röportaj düşüncesiyle devam eden bir anlatı tekniği filmin içinde kullanıyor. Bununla kalmayarak film, az diyemeyeceğimiz animasyon kullanımıyla, hayal gücünü tasvir etmeye çalışıyor. Böylece üçüncü tür de insanların beğenisine sunuluyor.

Bir şiirin ilerleyişinden hem hayal gücüne, hem de şiirin yorumlanmasına yer veren film, geçmişe dönerek bu kuşağın ruhunu izleyicisine aktarmayı hedefliyor. Yorum kısmını kitabın sansüre maruz kalma savaşı verdiği yasaklanması ile ilgili mahkemede anlatırken, bir yandan da Franco'nun canlandırdığı Ginsberg de şiiri ilk okuduğu Beat kuşağına seslendirdiği ortamdan takip ediyoruz. Şiir okundukça animasyonla harmanlanan bir hayal gücü görselliği ortaya çıkıyor. 


Film kısa süresine rağmen son derece dolu ve ağır içeriğiyle her izleyici kitlesine hitap etmiyor. Bu yüzden de sıkılan kişilerin olabileceği bir kurgusal yapının içine dahil oluyor. Öte yandan bu dönemi merak edenler için de son derece cezbedici ve yeni ufuklar açabilecek bir deneyim sunuyor. 

Sonuç olarak farklı sentezlerden hoşlanıyorsanız, 50'lerin ruhunu yakalamak ve Allen Ginsberg'in hayatına konuk olmak istiyorsanız tavsiye edilir. Aksi takdirde size bu film sıkıcı ve boş gelebilir. O zaman da uzak durmanız hayrınıza derim. 


Jake Ehrlich: The battle of censorship will not be finally settled by your honor's decision, but you will either add to liberal-educated thinking, or by your decision you will add fuel to the fire of ignorance. Let there be light. Let there be honesty. Let there be no running from non-existent destroyers of morals. Let there be honest understanding. 






Hiç yorum yok: