Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

6 Ocak 2012 Cuma

Hobo with a Shotgun (2011)



Sinemanın varoluş nedenlerinden biri de eğlencedir. İnsan hayatın yoğun, baskıcı, sıkıntılı etkisinden kurtulmak için sinema salonlarına koşarlar. Çünkü onları bu salonlarda yeni dünyalar beklemektedir. İşte bazı sinemacılar bunu ilk plana alıp, hayallerindeki senaryoları, imkansızlıklarla birleştirerek istismar sinemasını ortaya çıkardılar.
Günümüzde de bu sinemaya karşı saygı duruşlarını görmekteyiz.


Hobo with a Shotgun, Kanada kökenli bir yapım şirketinden çıkan yeni dönem istismar filmlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Tarantino'nun dediği gibi "Zamanın istismar filmleri için o kadar iyi afişler yaparlardı ki, biz afişteki her şeyin filmde mükemmel olacağını zannederdik. İşte bu yüzden de biz bu afişlerdeki her şeyi filmlere koymaya karar verdik." Bu sözden yola çıkıldığında yeni istismar filmcileri, afişlerinin hakkını veriyorlar.




Filmimizin aslında çok zor bir konusu yok. Bu yüzden hemen paylaşalım. Hobo evsiz bir adamdır. Sokaklarda yaşar. Hiç bir olaya karışmak istemez. Bu yüzden de uzaktan izlemeyi tercih eder. Takıldığı mahallede de birçok evsiz vardır. Evsizlere insan muamelesi yapılmaz. Kimileri televizyon reytinglerini arttırmak için kullanır onları, kimileri şiddet dürtülerini bastırmak için. En kötüsü de şeytani aile kendi suç şehrini kurmuştur. Tüm evsizlere işkence edip öldürmeye başlamıştır. Ancak polis dahil herkes satın alındığı için karşı koyulamamaktadır. Ancak bir gün bu işe Hobo da dahil edilmek istenir. Ancak Hobo eski topraktır. Bu yüzden de bu kötücül aileye karşı elindeki shotgun tüfeğiyle karşı koymaya başlar. Zamanla sokaklardaki pisliği temizlemeye başlarken, halk kahramanı olmaya başlar. Kötü güçler onun peşini bırakmayacaktır.




Hobo with a Shotgun, belli kalıpları çıkardığımızda aslında günümüz filmlerine çok benziyor. Hani şu süper kahraman olmaya çalışan günümüz insan filmleri gibi. Ancak istismar sineması estetiği bulaştığında her türlü aşırılığa maruz kalıyoruz. Örneğin kopan kafalar, kan banyosu şeklinde etrafta uçuşurken, her türlü felaketle karşı karşıya kalıyoruz.


Belki de insanı eğlendiren unsur bu, aşırılığın komikliği olabilir. Üstüne üstlük buna eklenen seksenlerden çıkma film müzikleriyle atmosfer yaratımında son derece başarılı bir filme rastlıyoruz. Oyuncular fazlaca abartılı oyunculuklarıyla, aşırılığın dengesini tutturmaya çalışıyorlar. Tabii bu denge kendi evreni içinde bir anlam kazanıyor. Çünkü normal filmlerle kıyaslarsak, dengesizlik demek daha doğru olur. 




Filmin en ağır topu başlı başına kült oyuncu Rutger Hauer... Evsiz psikopat adalet savaşçısını son derece başarıyla canlandırıyor. Yaşına rağmen aksiyon kahramanı olmaktan kaçınmıyor kesinlikle... Buna ek olarak baba figürü olarak ışıldıyor film içinde. 


Baba figüründen bahsetmişken, filmdeki ana karakterin yakınlık duyduğu fahişe Abby'den bahsetmemek olmaz. Hobo ve Abby, bir nevi bu suç bölgesine dönüşen dünyada, masum kalan şeyleri temsil ediyorlar. Çünkü aralarındaki baba-kız ilişkisine benzer ilişki filmin dokunaklı - duygusal sahnelerine denk geliyor. Bu bağlamda Hobo, düzen için mücadele ederken, bir süre sonra Abby için mücadele etmeye başlıyor. Özellikle fahişe Abby'e sen aslında bir öğretmensin demesi, onu masum görmesinden kaynaklanıyor. Tabii biraz da geçmişinde ölen kızını özlüyor. 




Bu tip filmlerin en büyük yeniliği belki de, türün klişelerini ters yüz etmesinden kaynaklanıyor. Örneğin filmin güzel kızının durup dururken kolunu kopartabiliyorlar. Ya da en ölmez denen adamı öldürebiliyorlar. Bu yüzden de sağ gösterip sol gösterme olasılığı yüksek sahneler, filmin merak unsurunu ayakta tutuyor. 


Hobo with a Shotgun, video döneminden çıkma tarzıyla, hem nostaljik tatlar sunarken, bir yandan trash denebilecek bir kıvamda bayağı görselliğini hafızalarımıza kazıyor. Bu yüzden de türe ilgi duyuyorsanız baş tacı edebileceğiniz bir film kendisi. Aksi takdirde uzak durun, çünkü bunca aşırılık hoş karşılayacağınız şeyler olmayabilir. 


Grindhouse filmlerini sevdiyseniz, bu film sizin için...











Hobo: Well Abby, can I tell you something about bears? 
Abby: Sure. 
Hobo: The bear is a solitary animal. They like their space. They live in a magic circle. They don't mind if you're like a mile away, but if you get inside their circle, they will maul you. If a bear's claw would ever strike your face, it would take your whole face right off your skull... your eyes, your nose, your lips, everything. 
Abby: Wow. Didn't know bears could be so vicious. 





Hiç yorum yok: