Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Midnight in Paris (2011)



Sevdiğiniz insanla birlikteyken, aklınızın bir köşesine kariyerinizle ilgili boşluklar takılır. Bu boşlukları doldurmanız için sevdiğiniz kişinin size destek olmasını istersiniz. Bu yüzden de her söyleyeceğiniz şeyin değerli olduğunun hissedilmesi egonuzu okşayacaktır. Bu sayede de ihtiyacınız olan destek sizin yanınızda vuku bulacaktır.


Tabii her şey bir anda gerçekleşmiyor. O her şeyden çok sevdiğiniz, seksi nişanlınız tatile çıktığınız bir gün sizden çok başka bilgili adamlarla ilgilenirken, siz umurunda değilmişsiniz gibi davranıyor. Bu ek olarak sizin her kelimenizi saçma buluyor. Böyle bir durumla karşılaşırsanız ve yazarsanız, gururunuz dayak yemişe döner öyle değil mi? İşte Woody Allen da bu noktadan ortaya hayal dünyasının yeniden doğacağı bir hikaye yaratıyor bizlere...




Filmimizin konusunu hafifçe çıtlatmışken, hemen ben konusunu sizlerle paylaşayım. Gil Pader bir yazardır. Paris'te onların en sevdiği yazarların yaşadığı şehre nişanlısı Inez ile gelmiştir. Ancak Inez'in Paul isimli bir arkadaşı yüzünden tatilleri sıkıcı bir hal alır. Çünkü Inez sürekli bu adamın bilgiçlik taslamasıyla ilgileniyordur. Gil ise söz hakkı istiyordur. Bir gece saat 12'yi vurduğunda Gil'in önünde 1920'lerden kalma bir araba durur. Bu arabaya biner ve partilere katılmaya başlar. Gil, bilmeden 1920'lere gelmiştir. Burada Ernest Hemingway, Scott Fitzgerald, Pablo Picasso, Gertrude Stein, Salvador Dal, Luis Buniel ve bunun gibi bir sürü ünlü "ölü" sima ile tanışma fırsatı bulur. Gil'in altın çağlar dediği bu zamanda keyifli vakit geçirirken, sabahları Paul'ün zulmüyle uğraşmak durumundadır. Bu yüzden de sevdiği vakitleri geçirirken kitabını da ünlü kitap editörüne okutturmayı dener. Bu mükemmel dünya, Gil'in bulutların üzerinde dolaşmasına neden olur.




Woody Allen'ın son dönemlerdeki gerçekçi sinema anlayışı, sonunda eski filmlerine bir dönüş yapıyor: Böylece tüm hayal gücünü rahatlıkla kullanabileceği bir zaman yaratıyor. İster istemez ilgi çekici bir filme sahne alıyor. Seyir zevki bakımından filmin, Woody Allen'ın adeta son yıllardaki en başarılı filmi olduğunu söyleyebiliriz. 


Oyuncu kadrosu son derece başarılı bir şekilde arz-ı endam ediyor. Owen Wilson, Rachel McAdams, Adrien Brody, Kathy Bates, Marion Cotillard, Michael Sheen, Lea Seydoax... Hepsi birbirinden başarılı bir şekilde filmin masalsı atmosferinde yerlerini buluyorlar. Özellikle Corey Stoll ve Adrien Brody filmin dikkat çeken performanslarına imza atıyorlar. Repliklerinin ağızlarına çok yakıştığını ve bu yüzden yüzünüzden gülücük eksik olmadığını söyleyebilirim. 




Gil'in bir nevi kendini buluş hikayesini izliyoruz. Nişanlısını ne kadar sevse de, kafasında soru işaretleri var. Bu yüzden de evlenme arifesinde yanlış şeyler yaptığını düşünüyor. Buna ek olarak Inez'in ailesinin daha da tuhaf olması, tatillerinin umduğundan sıkıcı geçmesi Gil'i bunaltıyor. Zaten demezler mi; birisini tanımak istiyorsan ya tatile çıkacaksın, ya da aynı evde yaşayacaksın... İşte bir nevi bu teoriyi destekleyen bir film izliyoruz. 


Altın çağda geçirilen zamanlar sayesinde hem tarih turuna çıkarken, bir yandan da o dönemki insanların düşünce anlayışına Woody Allen'ın beyninden bakma şansı yakalıyoruz. Bu sayede insan ilişkileri, özellikle de kadın-erkek arasında olan olaylar bir anda ön planda yerini alıyor. Doğru insanı doğru zamanda bulmak mümkün mü sorusunu sorarken, bir yandan da tesadüflerin hayatın içindeki küçük tebessümler olduğunu bu filmle anlıyoruz. 




Paris'in gece çok güzel görüntülere sahne olduğu gerçeği, muhtemelen Paris'e turist sayısını arttıracaktır. Ancak bizim için önemli olan ne kadar da sinematografik duruşların ortaya çıktığı belki de... Masalsı filmler çoğu zaman yapıldı belki de, ancak Woody Allen tarzı yaklaşan pek az kişi oluyor bu sinema dünyasında...


Son yıllardaki en iyi işinde Woody Allen'ı yalnız bırakmayın derim...


Gil: I would like you to read my novel and get your opinion.  
Ernest Hemingway: I hate it.  
Gil: You haven't even read it yet.  
Ernest Hemingway: If it's bad, I'll hate it. If it's good, then I'll be envious and hate it even more. You don't want the opinion of another writer. 



Hiç yorum yok: