Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

15 Şubat 2012 Çarşamba

The Ides of March (2011)



Eğer bir politikacıysanız; yalan söyleyebilirsiniz, tutmayacağınız vaatlerde bulunabilirsiniz, sahte yüzünüzle insanlara gülümseyebilirsiniz, inanmadığınız şeyler inanabilirsiniz, iftirada bulunabilirsiniz, sırf politikacı olduğunuz için kendinizi yüksek görebilirsiniz ama asla ahlaksızlık yapamazsınız. Çünkü halk için ahlak önemlidir. 


Bu ve bunun gibi bir sürü entrikayı içinde bulunduran politika, özellikle de Amerika'daki politik görüşlerini saklamayan George Clooney'in ellerine verildiğinde merak edilecek bir film ortaya çıkar. The Ides of March da o parola ile sinemalarda yerleri aldı. Hatta çoğu kişi Oscar'ın bu seneki gizli favorisi olacağını ileri sürdü. Ancak sadece bir senaryo adaylığı ile yetinmek zorunda kaldı. 




Filmimizin konusuna kısaca değinelim. Mike Morris önemli bir başkan adayıdır. Tabii onu bu günlere getiren bir ekibi olmasa o bir hiçtir. İşte böyle bir ekibin içine giriyoruz. Seçim kampanyasının başında tecrübeli Paul var, onun hemen altında ise tüm işleri halleden gelecek vaat eden bir isim Stephen Meyers var. Onun gözünden karşı aday ile kapışmayı izliyoruz. Satranç masasındaki gibi her eyalet için planlar yapılıyor. Geleceği parlak Stephen, bu iş arifesinde karşı adayın kampanyasını yürüten Tom Duffy'den buluşma teklifi alıyor. Stephen, Paul'u arayıp ulaşamayınca gitmeye karar veriyor. Ancak bu olay başına büyük olaylar açmaya başlayınca Stephen'ın tek kozu kalıyor o da kimsenin bilmediği bir sır...




Filmin tonu politik bir film için hızlı bile sayılabilecek şekilde ayarlanmış. Bu yüzden de filmi takip etmekte zorlanmıyorsunuz. Ancak film görüntülerdense, metniyle öne çıkmayı tercih ediyor. Bu yüzden de bu kadar oyuncuyu bir arada görüp, inanılmaz hareketli ve karmaşık bir film beklememek lazım. Çünkü bildiğim politik oyunları bizlere sunmaya çalışıyor. 


Filmimiz her ne kadar politik gerilim drama olarak görülse de, temelinde bir melodram olarak sınıflandırılabilir. Kampanya süreçlerindeki çıkar ilişkilerinin, her hareketin farklı bir etkiye neden olduğu bir dünyayı anlatıyor. Bu yüzden de güçlü oyunculuklar filmin belki de en büyük kozu konumundalar. 




Özellikle de filmin yan karakter performansları dikkat çekici olmuş. Özellikle Paul Giamatti ve Philip Seymour Hoffmann, iki kurt kampanya yöneticisi olarak tek başlarına filmi sırtlayabilecek düzeydeler. George Clooney ve Ryan Gosling ise sırıtmaz bir şekilde filmin cilası konumundalar. 


Ahlak anlayışı sorgulayan film. İdealist bir politikacının, reddettiği yanlışları kazanmak uğruna yapabileceği çıkmazlar konumunda izleyiciye sunuyor. Bunun devamında da dürüst görünenlerin en büyük içkağıtçılar olabileceği ortaya çıkıyor. Özellikle siyaset dünyasında ortaya çıkan seks skandalları filmin önemli donelerinden birini taşıyor. 




İçinde bolca bulabileceğimiz siyasi entrikaları ile türünün iyi örneklerinden biri The Ides of March... George Clooney'in her seferinde biraz daha ustalaştığı yönetmenliğini izlemek son derece memnun edici oluyor. Bu yüzden de politik filmleri sevenler için tavsiye edilir. 










Stephen Meyers: You can lie, you can cheat, you can start a war, you can bankrupt the country, but you can't fuck the interns. They get you for that.



Hiç yorum yok: