Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

3 Şubat 2012 Cuma

Zenne (2011)



İnsanlar iki cinsiyetli doğar. Ya erkek, ya da kadın olurlar. Bu genel bilinen kanıdır. İnsanların dayattığı kıstasların sonucunda akılda kalan kelimelerdir. Bu yüzden de bu kalıplaşmış cümlenin dışına çıkıldığında olaylar başlar. İnsanlar tabularını yıkmak zorunda kalırlar. Yıkılamayan tabular da tahammülsüzlüğe neden olur. 


Zenne, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki eşcinsel sorununa parmak basıyor. Tabii sorun demek ne kadar doğrudur bilinmez ama sorun denilmesinin temel sebebi, eşcinselliği sorun gören insan zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden de tabir kıstaslar içerisinde vuku bulan deyişleriyle sunulur. 




Eşcinsellik, gaylik, homoseksüellik, gay, lezbiyenlik, kendi cinsine ilgi duyulması ve bunun gibi tonla argo tabirle tanımlayabileceğimiz bu olay, yılların geçmesine rağmen hala bazı ülkelerdeki kadar rahat telaffuz edilemeyen bir konu haline gelmiştir. 


Bu yüzden de belki de ilk başta üçüncü cins olarak gösterilen bu türe daha evrensel yaklaşmak gerekiyor. Temelinde bu kişilerin de insan olduğu gerçeğini unutmamak ve seçimlere karşı saygılı olmak, yaşam dengesini sağlayacak unsurların başında geliyor. Zenne filmi de bu bakış açısıyla baş karakterleri Can ve Ahmet'e insan gözüyle bakmayı deniyor. 




Onların insan olduğunu algılarsak, onlara yaklaşmamız daha kolay olur diyor filmimiz. Toplumsal olarak kimi tabuların yıkılamamasının en büyük nedenlerinden biri de belki bu. Çünkü nedense eşcinsellik konusu ne zaman komedi unsuru olarak kullanılsa tepki görmeyen bir mevzuyken, iş ciddileştiğinde insanların linç etme duygusu depreşiyor. 


Tabii bu linç yaklaşımının temelinde daha derin noktalar yatıyor. Homofobiklik, daha güçlü bir homoseksüel yaklaşımdan korkunun belirtisi oluyor. İnsanlar bu tercihe sahip kişilerin, onlara zarar vereceğini düşünüyorlar. Bu yüzden de aslında kendi içlerindeki bastırılmış ilgiyi, öfke olarak dışa vuruyorlar. Bunu söylerken her insanın bunu kapsadığını söylemiyorum tabii ki. Ancak kimi insanların varlığından dahi haber olmadığı bu özellik, geleneksel ve baskıcı tutumun içinde sıkışıp kalıyor. 




Özellikle doğu kesimlerde, hatta sırf orasıyla sınırlandırmazsak, törenin olduğu her yerde, bu tür eğilimlerdeki insanların cezası ölüm olarak görülüyor. İnsanları, insan olarak kabul etmeyen, bu yüzden de değersizleştirilen kişilerin acınası dünyasına filmin içerisinde tanık oluyoruz. Zaten filmin yönetmenleri de bu tip bir olayda ölen bir insana adıyorlar filmi. Buradan yola çıkarak filmlerini yapıyorlar. 


Filmimizin konusunu bu seferlik sonlara yazıyorum. Can, gündüzleri bir kafede kahve falı bakan, akşamları ise bir gay barda dansçılık yapan bir eşcinseldir. Ahmet ise ailesinden uzakta, kardeşiyle birlikte kalan üniversite öğrencisidir. O da eşcinseldir. Ancak bu özelliğini insanların yanında gösterememektedir. Can'ın peşine takılan Ahmet, zamanla içindeki eğilimleri ortaya çıkarmaya başlar. Alman fotoğrafçının Can ile röportaja gelmesiyle beraber, Ahmet bu adama vurulur. Böylece bastırılmış duygularını dindirir. Ancak başlarında ikisinin de bela vardır. Hem askerlik belası, hem geçmişteki aile sorunları bu iki karakterin peşini bırakmaz. 




Can'ın özgürce yaşamaya çalıştığı eşcinsel kimliği, askerlik sorunu yüzünden eve hapsolmasına neden olurken; teyzesiyle yaşadığı dünyasında, babasının şehit olduğu gerçeği, ağabeyinin travmatik alkolik hali ve genel sorunların birleşmesiyle geniş sorunlar yelpazesi tamamlanır. Özellikle askerde yaşanılan zorluklar tüm çıplaklığıyla anlatılmaya çalışılır.


Sinemasal anlamda Zenne, dans sahnelerindeki masalsı havasıyla aslında eşcinsel olmanın karanlık değil, tam tersine rengarenk bir hayatın kapılarını açtığını anlatmaya çalışıyor. Ne de olsa onlar halinden memnun olduklarından başkalarının laf etmesine gerek kalmıyor. Yönetmenlerin stil denemeleri ise kargaşaya neden oluyor. Çünkü her ne kadar estetik peşinde koşulsa da, anlatım bakımından kaos filmin geneline hakim oluyor.




Sonuç olarak cesur ve önemli bir konuyu işleyen bir film olmasına rağmen, henüz olgun bir sinemanın ürünü değil. Bu yüzden de çeşitli defolarla ayakta durmaya çalışıyor. Yine de gelecek için ümit veren bir deneme diyebiliriz. Bu tip bir konuya ilgisi olanlara tavsiye edilir. 







Hiç yorum yok: