Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Saya-zamurai (2010)


Son yılların gözde Japon filmleri yeniden Samuray filmleri olmaya başladı. Zaten kendi kültürlerine çok da uzak olmayan bu ülke, samurayların dünyasına farklı türlerle yeniden adım atmaya devam ediyor. Ne de olsa yenilik yapmak adına bazı türleri alt üst etmek gerekebiliyor zaman zaman.

Bu seferki hikayemiz kılıçsız bir samurayın acınası halinden yaratılan komedi filmi. Gerçi ne kadar komedi denilebilir, o da tartışılacak bir konu olarak öne çıkıyor. Ne de olsa bu tip filmlere belki de trajikomik, ya da karanlık havasından dolayı kara mizah olarak da yorumlanabilir. 


Filmimizin konusuna hemen değinelim. Kanjuro Nomi, boş kınında kılıcı olmayan bir samuraydır. Kızıyla beraber bilinmez bir yolculuğa atılmıştır. Kılıcı olmadığının duyulmasıyla beraber arananlar listesine girmiştir. Bu yüzden de azılı katiller, para avcıları, prestij peşindeki fırsatçılar Nomi'nin peşindedirler. Ancak bir gün saray muhafızlarının baskınıyla Kanjuro yakalanır. Ancak hükümdar merhametlidir. Bu yüzden ona bir şans vermeyi tercih eder. Annesi öldüğünden beri gülmeyen oğlunu otuz gün içinde güldürebilirse, hayatı bağışlanacaktır. Bu yüzden her gün yeni bir oyunla bir çocuğu güldürmeye çalışır. Fikir vermekte ona göz kulak olan iki muhafız ve tatlı kızı yardımcıları olacaktır. 


Genelde insanın aklına yerleşen samuray filmlerinde, daha çok savaş sahneleri, dövüşler ve düellolar gibi sahneler akla gelir. Ancak bu seferki filmde durum farklı bir düzeyde, çünkü nedeni anlaşıldığı üzere dokunaklı bir komedi tabanı oluşturularak dönem komedisi yaratılmaya çalışmış. 

O dönemi düşündüğümüzde kılıçsız samuray da olur mu demeyin. Olabiliyor. Hatta bu filmin temelinde eski bir Japon efsanesi yatıyor. Bu efsanenin hikayesinden yararlanıyor. Günümüzde nasıl bir askerin silahı kaybolduğunda sorunlar çıkıyorsa, bu dönemde de samurayların kılıçları namusları konumundalar. Bu yüzden de kılıçsız samuraylar lekeli kişiler olarak düşünülüyor. 


Film yer yer kendini tekrar ediyor. Bunun nedeni de otuz gün içinde otuz oyun sergilenmesi gerekliliği olduğu söylenebilir. Ne de olsa her seferinde hep aynı seremoni gerçekleştirilecektir. Bu yüzden de bazı anlarda aynı planlar kullanmak zorunda kalırsınız. Ancak yönetmen Matsumoto, bu kısır döngüyü olabildiğinde az kullanarak bu handikabı yenmeye çalışmış. 

Bunun neticesinde de her oyunu hükümdarın karşısında göstermek yerine prova süreçlerinde gösterip, başarısızlıkları yolda dönüş olarak vermeyi tercih etmişler. Her başarısızlığın ardından ötekisinden daha saçma bir denemenin gelmesi, üstelik bu aptal oyunların sabrın sınırlarını zorlaması izleyici için zaman zaman iç bayıcı olsa da, filmin içeriğindeki seyirciler için tam tersi etki ederek ilgi çekici hale geliyor. 


Belki de Japon mizahındaki durum komedisinin yaygınlığı, filmin genel az diyaloglu ve hareketlerle güldürmeyi amaçlamasına bağlanılıyor. Filmin belki de en büyük artısı Kanjuro'nun kızını oynayan küçük tatlı oyuncu... O kadar başarılı bir çocuk oyuncu ki, adeta filmin kalbini oluşturuyor. İleri de Japon filmlerinde onu sıkça görür müyüz bilinmez ama bu filmle gelecek için umut veriyor. 

Az mekanda gerçekleştirilen ve mekanların çoğunun ya açık alan ya da döküntü kulübelerde gerçekleştirme çabasıyla beraber, filmin bütçesi daha çok oyunların içindeki yaratıcı düzeneklere harcama yapılmasına neden olmuş olsa gerek. Bu da filmin oyuncuların performansına dayanan bir seyir vaat ettiği gerçeğini yansıtıyor. 


Sonuç olarak Japon filmlerini seviyorsanız, üstelik Samurayların varlıklarını sürdürdüğü döneme de aşinaysanız bu film ilginizi çekecektir. Ancak unutmayalım ki, bu trajikomik hikaye yer yer sıkıcı olabiliyor. Buna rağmen oyunlarıyla eğlenceli bir seyir zevki sunduğu da aşikar. Son karesiyle, aslında günümüze kadar gelen bir efsanenin sinemaya uyarlanması olarak da yorumlanabilir. İyi seyirler. 



Hiç yorum yok: