Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

1 Kasım 2011 Salı

Anadolu Kartalları



İçinde mizanseni olan her filme film demek doğru mudur? Ya da sinematografik bir film kaygısı, ille havadaki uçan uçaklarla mı gerçekleşebilir. Bu ve bunun gibi soruları filmi izleyince kendinize soruyorsunuz çünkü Anadolu Kartalları, bazı açılardan teknik anlamda üstünlük taslasa da, bazı yönlerden de bu üstünlüğünün altında ezilmiş bir film...


Türk Hava Kuvvetlerinin desteği ile birlikte çekilen Anadolu Kartalları, genç ve popüler oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Ömer Vargı, parlak sinema kariyerine yeni bir halka mı eklemiş, yoksa bu sefer çuvallamış mı? Herkesin merak ettiği konu sanırım buydu. 


Filmimizin konusu son derece bilindik bir konu aslında. Bir grup genç harp okulu mezunu gencin, pilot olmak adına eğitilmelerini gözler önüne seriyor film. Tabii her gencin farklı hayalleri var, farklı sorunları var. Bu yüzden de aile ve aşk hayatlarına da girerek çok yönlü bir şekilde hayallerine kavuşabilme çabalarına tanık oluyoruz. 




Filmin temelinde Top Gun havasında bir film yapmak var. Ne de olsa F16 ile ilgili en popüler film seneler geçmesine rağmen hala o. Bunun dışında ülkemizde de bir kaç örneği görülen okul filmi havasını vererek, genç seyircileri de sinemaya çekmek belli başlı hedefler arasında. Tabii bunun yanında havacılığa da gençleri özendirmek amaç edinilen farklı bir nokta...


Ancak işte bu güzel amaçların yerine oturmayan dişlileri var. Örneğin filmin temelinde en büyük problem senaryosu... Senaryo o kadar klişe hazırlanmış ki, her an ne olacağı çok fazla açık ediliyor. Bunun neticesinde, karakterlerle empati kuramıyorsunuz. Neler olduğu bilindiğinden de şaşırtıcı kısımlar ortadan kalkıyor. Bu kadar prodüksiyon yaparken, öncelikle filmin senaryosunu sağlam temellere oturtmak önemlidir. Ancak bu film bunu maalesef başaramıyor. 




Oyuncu kadrosundaki gençlik umut verici olsa da, oyunculuklar yerlerde sürünüyor. Karakterlerin hepsi yapmacık görünüyorlar. Sanki repliklerin hiç biri ağızlarına oturmuyor. Oyuncu yönetimi bakımından sınıfta kalmış bir film. Oyuncuların hepsi kendi kafalarına göre takılmışlar. Özellikle de cast seçimleri bakımından da yerinde olmayan tercihler var. Örneğin binbaşı Kemal rolünde Engin Altan Düzyatan, deyim yerindeyse sınıfta kalmış. Çok fazla tiyatral bir şekilde konuşuyor. Üstelik yaşı da çok genç durduğundan, karakterindeki otorite hissini uyandırmıyor. Daha çok beni bu role verdiniz ve oynuyorum şeklinde. Onun yerine Nejat İşler veya Fikren Kuşkan daha inandırıcı olabilirlerdi. 


Ancak bunca kötü oyunculuğun arasında en çok göze batan oyunculuk Hande Subaşı'ya ait. Son derece kusura bakmasın ama odun bir oyunculukla yerlerde sürünüyor. Karakterinin özellikle aşkı temsil etmesi, onun daha duygusal ve kalplere hitap eden bir performans sergilemesini gerektiriyordu. Ancak aşkı temsil eden bir kadın için son derece ruhsuz bir karakter... Sadece boş bakışlarıyla duyguyu verebileceğini düşünmesi hata. Özellikle konuşmalarındaki tonsuz vurgular, hiçbir şey hissetmemenizi sağlıyor. 




Filmin kurgusuna baktığımızda savruk bir kurgu önplana çıkıyor. Örneğin zaman zaman hızlı kurgusuyla, filmin gereksiz hızlanmasını, bazen de fazla durağan olmasını sağlıyor. Kısaca filmin genelinde bir ritm sorunu var. Bu yüzden de bazı kurgu geçişleri havada kalıyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ancak zamanın geçmesi derken, bu iyi anlamda olan değil. Çünkü sinemasal zaman diye tabir ettiğimiz, film içi zaman yani ayların, yılların geçmesi mevzu som derece aniden oluyor. Bu da seyircide aradaki boşlukları geçiştirdiği hissini veriyor. 


Özellikle müziğin de gelişi güzel klip havasında kullanılması, zaman zaman filmden çok şarkı klibi havasına bürünmesine neden oluyor. Ciddi ciddi bazı yerlerde film, müziğe ihtiyaç duymuyor. Ancak zorla müzik monte ediliyor filme. Bu da filmden kopma noktasına getiriyor seyirciyi. Üstelik Kenan Doğulu ve Manga gibi sevilen müzisyenlerin şarkılarının kullanımı, biraz tribünlere oynamak diye nitelendirilebilir. Bu tip grupların yerine, filmin genel olarak bestelenen bir tema müziğine ihtiyaç duyduğu söylenebilir. 


Ömer Vargı gibi bir yönetmenin; Her Şey Çok Güzel Olacak, İnşaat ve Kabadayı gibi filmlerden sonra bu filmi tercih etmesi, bir çuvallama olarak nitelendirilebilir. Çünkü vasatın çok altında oyuncu yönetimi, kurgu tercihleri filmin pek de hoş olmayan yanları. Ömer Vargı, daha çok filmin teknik kısmıyla ilgilenmiş gibi görünüyor. Ancak yine de onda bile başarısızlıklar hakim.




Örneğin filmin en büyük kozu olan uçakların havadaki sahneleri... Trt'de bayramlarda yayınlanan askeri şovların ötesine geçmiyor. Kadrajlar, doğanın güzelliği dışında risksiz ve beklenen kareler. Ekstra alkışlanacak çekimler yok. Özellikle de Anadolu Kartalları diye adlandırılan tatbikatta, (aynı zamanda da filmin adı da aynı.) 
filmin en büyük kozu olacak olan "it dalaşı" diye tabir edilen birebir mücadele sahneleri çok başarısız. Hiç bir heyecan kat sayısı yok. Tamamen bu olayları, karadan kontrol sağlayan kişilerin ağzından dinliyoruz. Bu da radyodan maç dinlemekten farklı değil. Bu yüzden filmin en yükseleceği sahnelerde, film çok fazla hata yaparak düşüşe geçiyor. 


Eee baktığımızda senaryo kötü, oyunculuklar yerlerde, yönetmen tercihleri yerinde değil, görüntüler günü kurtarmıyor, müzik kullanımı gereksiz diye bakıldığında, elimizde filme artı diyebileceğimiz bir nokta kalmıyor. Üstelik filmin süresi de haddinden uzun, elindeki tüm malzemeyi filme olabildiğince sıkıştırmak istemişler. Bu proje sinema projesi yerine bir dizi olsaydı, muhtemelen söylediğimiz şeylerin tam tersini söylüyor olurduk. Çünkü Anadolu Kartalları'nın süresini daha geniş bir zamana yaydığımızda karakterlerin derinliklerine inebildiğimiz bir süreç meydana gelecektir. Böylece filmde olduğu gibi karakterler havada kalmayacaktır. Bunun yanı sıra doğru oyuncu tercihleri ile de popüler bir tv dizisi olarak takdir kazanabilirdi. Oyunculuklar da sırıtmazdı. 




Ancak sinema biraz daha farklı bir olay. Bu tip bir çalışma kötü görünüyor. Türk sineması için yüksek bütçelerden biri olarak kabul edilebilecek bu filme, biraz daha mesai harcamak gerekirdi diye düşünüyorum. 


Üstelik ana amaçlardan biri gençleri havacılığa özendirmekse, bence bu konuda son derece başarısız bir yapım. Çünkü o heyecanı maalesef veremiyor. Aynı zamanda arkadaşların hepsini ayrı bir havacılık bölümüne koyarak bir nevi tanıtım filmi havasına bürünüyor. Sanki kurum içi tanıtım filmi gibi. 




Filmin belki artı bir noktası olarak eski yeşilçam oyuncularından bazılarına rastlamamız olabilir. Ediz Hun ve Göksel Arsoy, konuk oyuncu diye tabir edilebilecek minicik rollerde sizleri bekliyor. 


Sonuç olarak dost acı söyler. Anadolu Kartalları kötü bir film olmuş. Olsa olsa popüler sinemayı sever kitleyi etkileyebilir. Ondan bile şüpheliyim açıkçası. Oyuncuları sevenler gidebilir. Ben uzak durmanızı tavsiye ediyorum. Boşu boşuna çekilmiş tanıtım filminden hallice bir film... 



Hiç yorum yok: