Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

5 Kasım 2011 Cumartesi

That Thing You Do! (1996)



60'larda geçen hikayeler bu sıralarda sadece dizilerde tutuyor görünüyor. Ancak belli dönemlerde farklı sinemacılar bu yıllara el atıyorlar. Bunlardan biri de ünlü oyuncu Tom Hanks... Farkındayım yönetmen olarak şaşırtıcı geliyor. Ancak o da bazı oyuncular gibi yönetmenliği deneyenlerden biri...


"That Thing You Do!", altmışlı yılların peri masallarından birini anlatıyor. Grubunuz varsa her zaman televizyona çıkma hayali ile dolup taşarsınız, hatta bazen radyoda parçanızın çalınması bile yeterlidir. İşte o dönemlerde geçen müzik dolu bir filmden bahsediyoruz. 




Henüz grubuna dahi bir isim koyamamış birkaç arkadaş, ertesi gece yerel bir yarışmaya çıkacaklardır. Ancak bateristleri bir gün önce kolunu kırınca, çaresizce mahallenin beyaz eşya satıcısının oğlu, aynı zamanda arkadaşları Guy'dan yardım isterler. O da teklifi kabul eder. Böylece grup yarışmaya dahil olur. Hatta kazanırlar. Hızlı bir şekilde yükselişe geçen grubun hikayesini izleriz. Malum grup hikayesi denildiğinde turneler, grup içi sorunlar, kızlar, menajerler vesayre sorunlarla geçen yolculuklarını izleriz. 


Bir grup gencin hayallerini gerçekleştirme heyecanına konuk olurken, bir yandan da o döneme göz atma şansı buluyoruz. Swing'in yeni popülerleşme yıllarında Jazz müzisyenleri ilah gibi. Tabii hayranlarına göre ilah... Yoksa büyük konserler yerine barlarda çalmaya devam ediyorlar. Ancak plak satışlarından iyi yerlere geliyor. 




Temelinde Hollywood filmlerinden alıştığımız mesajlar var aslında bu filmde de. Denemekten vazgeçme, işin üzerinde çalış, müzik devam etmeli gibi... Bu tip mesajları genelde filmde en bilge kişiliğe replik olarak verirler. Bu klişe de bu filmde devam ediyor. 


Hatta klişe demişken, ümitlerin en tükendiği dönemde, bir gece önce tanıştığı jazz müzisyeninin ana karakterimiz Guy'a yardım etmesi ve hayallere doğru açılan kapılar, filmin klişe de olsa sevilen ayrıntılarından biri. Sonuçta sinema seyircisi bazı filmlere mutlu olmak için gider. Bu da o tip bir film. Başarı hikayesiyle mutlu eden bir film...




Tom Hanks, pek risk almamış bu denemesinde, örneğin kendini baş role koymayıp, yan karakterde tutmuş. Böylece sette daha otoriter bir tutum içine girebilir. Filme daha hakim olurum düşüncesine kapılmış ve iyi yapmış kanımca. Bunun dışında Japon bir görüntü yönetmeni iyi bir seçim. Yalnız dikkat ettim de, bundan sonraki denemeleri de olsun, Tom Hanks, klasik filmler çekmeyi seviyor. Oynadığı dönemlerin filmlerine yakın filmleri tercih ediyor. Bence de iyi yapıyor. Ne de olsa artık yeni filmlerde bu değerlerin yavaş yavaş kaybolduğuna şahit oluyoruz. 


Film müzik temelli bir film olsa da, gözlerden kaçmayan bir aşk hikayesi de içinde mevcut. Yalnız tüm hikayeye bakıldığında çok geride kalıyor bu yan hikaye. Hatta dikkatsizce izleyen biri, bu da nereden çıktı diyebilir. Sonuç olarak çok gizlenen bir aşk hikayesi bu. Ancak sonunda bağlanan bu yan hikaye de, insanların yüzünü gülümsetiyor. Hani o tatlı yeşilçam havası gibi, bu da tatlı seksenler Hollywood filmlerini anımsatıyor. Son derece samimi ve içten. Bir dostun gibi. 




Filmin içinde Charlize Theron gibi bir sürpriz oyuncu var. Bunun dışında figürandan öteye gidemeyen bir Giovanni Ribisi var. Konuk oyuncu kontenjanından Chris Isaak filmin sürpriz oyuncularından birkaçı...


Sonuç olarak tatlı, içinizi ısıtan bir film istiyorsanız. Bu 60'lara atıfta bulunan, hatta bizzat içinde geçen filmi tavsiye ederim. Filmler sineması kadar, yaşattıkları duygularla da sevilirler. Bu film için ikincisi söylenebilir. 


Not: Filmin ismi grubun popüler şarkısından geliyor. 


Faye: Was she a good kisser? 
Guy: Yeah. 
Faye: Yeah? 
Guy: It would be ungentlemanly of me to elaborate. 
Faye: Gentleman. I'd forgotten what you fellas looked like. 


Hiç yorum yok: