Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.
Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.
Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.
22 Kasım 2011 Salı
Les Petits Mouchoirs (2010)
İnsanın en önemli şeylerinden biri arkadaşlarıdır. Hatta insanların kişiliğini dahi etkileyen şeylerden biridir. Çünkü arkadaş bir nevi sizi şekillendiren bir şeydir. Arkadaşlarınız mutluluk kaynağınızdır. Belki de arkadaşları anlatacak çok da kelime yok. Biz sadece kenarından bu olguyu yazmaya çalışıyoruz.
Les petits mouchoirs de bir grup arkadaşın hayatını anlatan bir film. Fransızların son yıllarda zaman zaman çıkardığı garip mizah anlayışlarından biriyle karşı karşıyayız. Mizah derken dramatik anların da ağır bastığı bir komedi anlayışını filmin içerinde görme şansı bulabiliyoruz.
O halde filmin konusuna değinelim. Ludo isimli bir adam, motorsiklet kaza geçirir. Yakın arkadaşları onu ziyarete gelirler. Durumu kötü haldedir. Her yerinde sargı, kırık, morluk vardır. Yüzünün bir kısmı dikişlidir. Arkadaşları ise hayatlarına devam etmeyi tercih ederler. Hep beraber tatile çıkmaya karar verirler. Bu gelenekselleşen tatil, bazı sorunları beraberinde getirecektir. Çünkü mutlu görünen herkesin, aslında diğer arkadaşlarına anlatmadığı sorunları vardır. Bu sorunlar da bir nevi tatili kabusa çevirecektir. Birbirlerine söyledikleri yalanlar tek tek ortaya çıkmaya başladıkça, çekilmez bir tatil onları bekler.
Öncelikle cidden konusunu okuduğunuzda şaşırabilirsiniz. Bir grup insanın en iyi arkadaşları felaket bir kaza geçiriyor. Onlar da bunu kutlarcasına tatile çıkıyorlar. Hem de her seferinde bu arkadaşlarının geldiğini bilerek bu geleneğe devam ediyorlar. Bir nevi o da bunu isterdi anlayışı içinde etken olsa da, hiç kimse böyle bir durumda sevdiklerinden uzak olmak istemez. Bu yüzden de insan bu bir arkadaşlık filmi mi, yoksa kendini kandırma filmi mi kestiremiyor.
Filmin içerinde çeşitli çatışmalar hakim. Örneğin tatilin yapıldığı evin sahibi Max, zengin bir adam. Arkadaşlarının masraflarını karşılıyor. Ancak bir o kadar da çekilmez, huysuz bir adam görünümünde yer alıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de, yakın dostu Vincent'ın onu tatil öncesinde yemeğe davet edip, bir sıkıntısını anlatması... Sıkıntı derken mali falan diye düşünebilirsiniz. Fakat öyle bir şey değil. Vincent, Max'e karşı hayranlık duygusuyla dolu, yaptığı her hareket onu mutlu ediyor. Ancak bunu ifade edemediğinden eşcinsel konumuna düşüyor anlatırken, evli ve çocuğu olan Vincent'ın düştüğü durum tam olarak içler acısı olarak nitelendirilebilir.
Marion Cotillard'ın karakteri ise ıssız kadın profili oluşturuyor. Ne kimseye bağlanıyor, ne de birlikte olabiliyor. Üstelik sakladığı küçük bir sırrı var. Bu yüzden de devamlı depresif durumda, bir anı diğer anını tutmuyor. Hatta son olarak takıldığı bir sevgilisi, tatili ziyaret edince bir nevi mutsuzluğa kapılıyor.
Diğer iki karakter de aşk acısı çeken tipler... Birisi on yıl emek verdiği sevgilisinin başka bir adamla evlilik kararı almasını yediremiyor. Bu yüzden de sürekli onu düşünürken, diğer karakter Eric ise önüne gelen her kadınla yattığı için, onu gerçek sevgiyle seven kız arkadaşı daha fazla dayanamıyor ve onu terk ediyor. Eric bu durumla yüzleşmekte zorluk çekiyor.
Bu ve bunun gibi durumların sonucunda saklanan ruh halleri, sırlar tatilin içinde patlak veriyor. Bu kırılma anından sonra dürüstlük, arkadaşlık kavramları sorgulanmaya başlanıyor. Gerçek arkadaş nasıl olabilir. İnsanlar iyi günlerinde, kötü günlerinde birbirlerine nasıl destek olabilirler şeklinde belli bir çatışmanın içinde kendimizi buluyoruz. Bu çatışmanın içinde ise saf arkadaş sevgisini ortaya koyan tek bir karakter var. O da adamsı bir yerde yaşayan yaşlı Jean Louis... Tüm maddi sorunlarına rağmen arkadaşları için yapamayacağı şey yok. Hatta ölüm döşeğindeki Ludo için bile koşturuyor.
Bir anlamda komedi gibi görünse de, hallice bir drama olan Les Petits Mouchoirs, kadınların aile ortamları, aşk ilişkileri hakkındaki film zevklerine hitap ediyor. Fransızların garip espri anlayışlarını bizlere sunarken, çaktırmadan drama sosuna abanıyor. Bana kalırsa ortalama bir filmden öteye gidemiyor. Ancak çok sevenleri olduğu gibi, sevmeyenleri de olacaktır. Ne de olsa bu tip filmler arada bir çıkar ve seyirciyi ikiye böler.
Fransız aile ve arkadaş filmlerini sevenler için...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder