Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

18 Kasım 2011 Cuma

Sugar (2008)



Fakir ülkelerde yaşayan insanlar kendi içlerinde mutlu olmaya çalışırlar. Onlar için aile önemlidir. Mutluluklarını da bu tip aile sevgisiyle bulurlar. Ancak fakirliğin getirdiği kötü şartlar, sevdikleri ailelerini kurtarma çabasıyla birleşince çaresizce, kendilerine uygun iş ararlar. Bu iş ailesinin ve kendisinin geleceği içindir. Ne de olsa her çocuk annesini bir gün krallar gibi yaşatmak ister. 


Bugünkü hikayemizde de bu olay söz konusu... Gençler gelecek kaygıları duyarken, bir yandan da ailelerine bakma telaşı içindeler. Özellikle de baba öldüğünden ailenin en büyük erkeği konumundaysanız. Dominik Cumhuriyeti'nde de durum böyle ve çoğu kişinin bu hayattan kurtulma hayali baseballda yatıyor. 




Sugar lakaplı Miguel Santos da böyle bir ailenin içinde yaşıyor. Kendi çevresinde popüler gençlerden biri. Çünkü kolları çok güçlü ve geleceğin iyi atıcılarından biri olacak gibi gözüküyor. Bunun sonucunda da annesini, kız ve erkek kardeşini hayallerindeki gibi yaşatabilecektir. Filmimizin içinde Miguel'in bu hayal için yaşadıklarını görüyoruz. Zorlayıcı çalışmalar, takım arkadaşlarıyla geçirdiği vakit, yanlarında kaldığı aile ile geçirdiği zaman, hayal kırıklıkları ve oynanan maçlar... Kısaca geleceğin yıldız adayının ne olup olamayacağına bir bakış diyebiliriz...


Sugar, kendini geliştirmeye müsait bir kişilik... Ancak temel problem hedeflerini belirleme noktasında ortaya çıkıyor. Çünkü bir yandan babası yolunda marangozluk işleriyle ilgilenmek istiyor. Diğer yandan da arkadaşlarının ve çevresinin çok etkisinde kalıyor. Örneğin bir kariyeri daha nasıl maffedebilirsiniz adlı bir kitap yazılsaydı, bu film kesinlikle onun yapılan filmi olurdu. 




Miguel, başlarda iyi bir performansla insanların gözdesi oluyor. Form grafiği yakalıyor. Ancak takımdan giden arkadaşları onu bir anda etkilemeye başlıyor. Nedeni ise çok açık. Yakın olduğu kişilerden bazıları performansından dolayı sepetleniyor. Bu sepetlenme olayı, Miguel'in kafasında "acaba ben de bir gün sepetleneceğim mi?" sorusunu getiriyor. Bu da onda baskı yaratıyor. 


Halbuki giden arkadaşı uzun süredir istikrar sağlayamamış bir kişi ve ondan daha az yeteneğe sahip bir kişi. Belki de kendisini diğerlerinden farklı göremiyor. Arkadaşı gitmeden önce yapılan konuşmasında, mazeret olarak zaten bu kadar baskıya dayanamıyorum, şimdi olmasa sonra göndereceklerdi diyerek, arkadaşın aklına da kurt sokuyor. 




Bir diğer karakter Brad ise takımın bir nevi süper yıldızı gibi. Amerika'da doğup büyümüş. İşini iyi yapıyor. İnsanlarla iyi anlaşıyor. İngilizcesi de mükemmel durumda. Bu yüzden de şimdiden ona geleceğin büyük oyuncusu diyorlar. Miguel ise ona uzaktan kıskançlık duyuyor. Onun gibi olmak istiyor ama olamıyor. Çünkü ikisinin de yaşayışları ve büyüdükleri yer farklı. 


Miguel'in bu yaşamda en büyük sorunu belki de dil sorunu... Çünkü genelde sosyal ortamda, işte İngilizce konuşuluyor. O ise daha çok İspanyolca biliyor ve kendini ifade edemiyor. Hatta hoşlandığı kıza bile bu yüzden tam olarak yaklaşamıyor. Aşırı dindar tutumların da bunda büyük payı var gerçi. Hatta bu iletişim problemine en önemli örnek; Miguel'in restoranta yalnız gittiği gün, garsona her daim istediği Fransız tostundan bıktığı söylemek istiyor. Bu yüzden yumurta istiyor. Ancak garson nasıl yumurta istersin dediğinde buna dahi cevap veremeyince, hemen bıktığı yiyeceğin adını söylemek durumunda kalıyor. İfade sorunu filmin geneline yayılan bir olumsuzluk... 




Nitekim Miguel, kendi kafasında iyi bir sonu olmayacağına karar vererek, kaderine müdahale ediyor. Belki de kaçış yolunu seçiyor. Yedek kalmak, onun yedeğinin kendisinden bile daha iyi oynaması gibi faktörleri psikolojik olarak kaldıramıyor. Tüm hayallerinin intihar etmesine seyirci kalıyor. Bu da yeni yol çizmesine neden oluyor. 


Spor filmlerinde genellikle işlenen başarı hikayelerine nazaran, bu film bir başarısızlık hikayesini anlatıyor. Bu yüzden de diğer örneklerinin arasından sıyrılmayı beceriyor. Gerçek dünyayı resmetmesi açısından önemli bir film olduğu söylenebilir. Özellikle de baseball yıldızı olma hayalleri kuran gençler açısından önemli bir film haline geliyor. 




Ne de olsa bu hayallerle yola çıkan ama bir süre sonra baseball oyuncuları çöplüğüne dönüşen bir dünya var. Filmin bir kısmında, marangozluk dışında ne yaparsın sorusuna baseball oynarım dediğinde, adamın verdiği yanıt biraz ironik: "Bu ülkede herkes baseball oynar!"


Oyunculuklar çok gerçekçi... Bu da filmin olumlu yanlarından biri. 2008 yılında çekilmesine rağmen o yılın en iyi filmlerinden biri arasına girmesinin en büyük faktörlerinden biri de, bu gerçekçilik duygusu olsa gerek...


Spor ve dramayı birlikte harmanlayan harika bir film diyebiliriz. İki saatlik süresi su gibi geçiyor. Bu filme rastlarsanız kaçırmayın...



Earl Higgins: No drinking. No cervezas in the casa. No chicas in the bedroom. 



Hiç yorum yok: