Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

10 Kasım 2011 Perşembe

In Time



İnsanlar sürekli bir yerlere yetişmeye çalışırlar. Özellikle de büyük şehirlerde, yavaş giden insan bulmak son derece zordur. Bu yüzden de zamanla yarışan kişilere şahit oluruz. Bir anlamda hayatın bizlere yönelttiği sorumluluğun sonuçlarıdır bunlar. In Time ise bu olayla alakası olmayan bir yerden yaklaşıyor. Ya yaşam süremiz belirlenmiş olsaydı?


Buna göre de herkesin yaşam süresi belli bir limit dahilinde duruyor. Herkes sadece 25 yıl yaşayabiliyor. Tabii zaman, bir nevi para yerine geçtiği için, yapılan alışverişler sonucunda, azalıp çoğalabiliyor. Tabii malum hırsızlık olayları da olmuyor değil. 




Bu dünyada geçen hikayemizi de kısaca özetleyelim. Will Salas, zamanı diğer insanlar gibi çok olmayan bir insandır. Bir gün bir adamla karşılaşır. Çok zamanı olan bir adam... O adamla konuşmasının ardından, adam elindeki zamanın 5 dakikası dışındakini, Will'e aktarır. Will bu verilen yaşam ile annesini de her zaman istediği New Greenwich denilen bölgeye götürebilecektir. Ancak annesinin süresi yetmez ve yaşama veda eder. Will ise öfkelidir, annesine vermek istediği bu yaşamı, artık kendi yaşayacaktır. Bunu yapanlara bedeli ödetecektir. Bu yüzden de zaman zenginlerinin bölgesine gider. Böylece bu yeni dünyayı tanıma fırsatı bulacaktır. Ancak dengeyi sağlayan zaman tutucuları vardır. Göstergenin dışındaki zamanların suç olduğu bir dünyada Will, onların baş şüphelileridir. 




Aslında zaman kavramını filmden çıkardığımızda, filmin normal hayattan farkı yok gibi. Bir nevi bankalar dünyayı idare eder konumdalar. Faizleriyle insanları soyuyorlar. Tabii burada soymak kavramı ölmekle eşdeğer konumda. Bu yüzden de insanlar ne yapıyorlarsa hayatta kalabilmek için yapıyorlar. 


Zaman üzerine ilk aktiviteler filmin bazı kısımlarına yerleştirilmiş. Örneğin dövüş dediğimiz bir mevzu var. İki insan kollarını tutarak, zaman aktarımı yaparak, bir nevi rulet oynuyorlar. Bu kumara göre zamanı sıfırlanan ölüyor. Bir diğer mevzu ise sokak çeteleri.. Bu çeteler, insanları gözlerini kırpmadan öldürebiliyorlar. Öldürürken, tabii ki zamanlarını çalıyorlar. 




Söylemeyi unutmayalım, ille de bu zaman içinde yaşamanız gerekmiyor. Normal yaşam süreniz dışında, dış etkenlerden dolayı şiddete maruz kalırsanız veya intihar ederseniz yine ölüyorsunuz. Bu yüzden de zengin insanlar onlarca korumayla dolaşıyorlar. Güvenliklerini zamanlarıyla alıyorlar. Kumarda bol olan zamanlarını ortaya koyuyorlar ve daima 25 yaşında kalıyorlar. 


Buna göre nesiller boyunca insanlar hep aynı yaşta kalıyorlar. Kayınvalidesi, karısı ve kızı aynı yaşta tüm güzelliğiyle yaşayabiliyor. Tabii bu insanlar hayatlarını riske edecek hiç bir şeye yeltenmiyorlar. Çünkü hayat değerli... Hayatlarının devamlılığı adına onlar adına bu tehlikeye katlanan kişiler olabiliyor. 




Zaman tutucular da ilginç insanlar... Şöyle ki, günlük zaman alıyorlar. Çalıştıkları gün için yaşıyorlar. Amaçları dengeyi tutturmak, böylece zengin taraftaki ve varoşlardaki insanları birbirlerine karışmasınlar diye özen gösteriyorlar. Çoğunluğu satılık polisler olsalar da, bazıları idealist oluyorlar. Cillian Murphy'nin oynadığı Raymond gibi... O hayatı önemsemiyor. Hatta ona gönderilen zamanı çok geç yüklüyor, buna paralel olarak da tehlikeli işlere bulaşmaktan korkmuyor. Bir nevi ülkemizde çok popüler olan Behzar Ç. karakterine benziyor. 


Baş karakterimiz Will Salas ise en büyük bankalardan biri olan Weis bankalarının kızını kaçırarak, kozları elinde tutuyor. Tabii ortaya çıkan muhtemel Stokholm kompleksinden dolayı onu kaçıran adama aşık olmaya başlıyor. Çünkü aslında izole edilmiş cam bir kürenin içinde yaşadığını anlıyor. Hayattan zevk almadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var? Hapishaneden ne farkı var hayatın? Sorularını kendisine soruyor. Bu da babasına karşı cephe almasına neden oluyor. 




Bu birliktelik sinemada zaman zaman rastlanan Bonnie & Clyde benzeri bir ikilinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Suçlu çift, bir nevi ülkeyi kaosa hakim kılıp, zenginlerin dokunulmaz denilen hayatlarına dokunmaya çalışıyorlar. Böylece zaman terörü estirerek, zenginden fakire zamanı vermeye başlıyorlar. Bu da oluşturulan sahte düzenin çökmesi anlamına geliyor. Sistem çökerse dengeler de tekrar oluşturulabilecektir demek oluyor. Tabii daha önce hiç bu kadar zamanı olmamış insanlar, bu zamanı kullanamadan ölüyorlar. Çünkü çok zamanları olduğu için kendilerini ölümsüz zannediyorlar. 


Bir nevi sistem eleştirisi olan da filmin, belki de ne kötü yanı zamanını kullanamamış olması... Bu ironik durumun oluşmasının başlıca nedenlerinden biri aksiyon sevdası olsa gerek. Böyle bir konuyu kolay kolay ziyan edemezsiniz oysaki. Film bir nevi yarattığı dünyayı reddedercesine hikayesini küçültüyor ve suçlu çiftin hikayesine odaklanıyor. Bu da bir anlamda başarılan özgün hikayenin bazı yerlerden zayıflamasına neden oluyor. Günlük yaşamlar hakkında pek bilgi vermeden, direkt aksiyon kısımlara ağırlık verilmesi, filmin şablonunun oturmamasına neden oluyor. 




Tabii bunun dışında oyuncu performansları da beklentinin biraz altında kalıyor. Justin Timberlake, aksiyon yıldızı olma yolunda gitse de, dramatik öğelerin zayıf olması oyunculuğun düşmesine neden oluyor. Belki de farklı bir yönetmenle daha değişik sonuçlar çıkabilirdi. Ya da senaristler diyebiliriz. Çünkü son derece başarılı bir görüntü yönetmeni olan Roger Deakins, sağlam bir görsel ortam sunuyor seyirciye. A. Niccol sadece yönetmen olarak kalsa, belki sonuçlar farklı olurdu. 


Buna ek olarak Big Bang Theory'nin Leonard'ı Johnny Galecki de küçük bir rolle filmin içine sızarak, uzun metrajlar için ısınma turlarına başlamış gibi görünüyor. Bakalım ileride ne gibi yapımlarla karşımıza çıkacak.




Filmin sonu da buna uygun bir şekilde yarım kalıyor. Mesajı çok açık olsa da, bence doğru yerde film sonlandırılmamış. Kimbilir, belki de devam bölümleri için boşluk yaratmak istedi yönetmen...


Sonuç olarak son derece özgün bir hikayeye, nefes kesici bir aksiyon filmi yediriliyor. Tabii düşük oyunculuk gösterisi, az bilim kurgu ve az atmosfer kullanılarak... Bu yüzden de tam olmamış bir film diyebiliriz. Gerçi güzel şeyler yakaladığını da göz ardı etmemek lazım. 



Henry Hamilton: Don't waste my time.







Hiç yorum yok: