Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Tower Heist



Bir işte en önemli şey ne olabilir? Azim, istikrar, sıkı çalışmak, hatasız olmak... Evet hepsi olabilir. Bunların hepsi başarıya giden yoldaki anahtar kelimelerden bazılarıdır. Bazen de doğru adama güvenmek gerekir. Size iyi davranan herkese güvenebilir misiniz?


İşte bu noktada insanları iyi tanımak lazım. Çalışanınızken size iyi davranan bir insan, ona karşı durduğunuzda aynı samimiyeti gösterir mi? Belki de bu konuyu öncelikli olarak düşünmek lazım. Çünkü bir insana güvenmeden önce onu her türlü tanımanız gerekir, aksi halde hayal kırıklığına uğrarsınız. Tower Hesit da aynı bu durumundan muzdarip kişilerle dolu bir film. 




Filmimizin konusuna hemen bakalım. Josh Kovacs, işini son derece düzgün yapan lüks bir rezidansın apartman sorumlusudur. Her şeyin mükemmel olması ondan sorumlusudur. O da her müşteriyi memnun etmek için uğraşır. Hatta bazıları o kadar uzun zaman çalışmıştır ki, iyi bir emeklilik ikramiyesiyle oradan ayrılmayı planlamaktadırlar. Ancak olan olur ve bu görkemli binanın sahibi, bir anda yolsuzlukla adı anılan bir kişi haline gelir. Tüm banka hesaplarına, mal varlığına el konulur. Tabii Josh, çalışanlarını mutlu etmek adına, tüm emeklilik ikramiyelerini, mekanın sahibi bay Shaw'ın tavsiyesiyle bir yerlere yatırmışlardır. Ortaya çıkan bu ani durum karşısında tüm emeklilik fonu paraları bir anda havaya uçar. Josh da, çalışanlar adına Shaw'dan hesap soracaktır. Ancak bu hesap sorma olayı ona pahalıya patlar. İşinden kovulur. Tek ümitleri bu kötü adamın kaçış parasını çalmak olacaktır. Haliyle ekibe ihtiyacı olur. 




Aslına bakarsanız bir nevi Ocean's Eleven filmi denilebilir. Ocean üçlemesinde genelde herkesin bir rolü vardı ve inanılmaz plan tıkır tıkır işlerdi. Çünkü onlar profesyoneldi. Bu seferkiler bildiğiniz acemi kişilerden oluşan kadroya sahipler. Bu yüzden de elleri yüzlerine bulaştırmayı ihmal etmiyorlar. Yapılan hataların durum komedi yarattığı filmde, kahkahalarla gülmeniz pek mümkün değil. Çünkü daha çok tebessüm ettiren bir komedi var. 


Herkes ciddi oynamaya çalışarak abartıya kaçmamaya çalışırken, Eddie Murphy'in oynadığı sokak serserisi karakteri fazlaca abartılı oynanmış. Bir nevi filmin karton karikatürize edilen kişi kontenjanından filme dahil oluyor. Murphy gibi büyük bir isim, yan karakterlerden biri haline geliyor filmin. Başrolde onun olduğunu düşünerek filmi izleyecekseniz, hayal kırıklığına uğramayın diye söylüyorum. 




Aynı zamanda klasik bir Amerikan komedi senaryosuna sahip de diyebiliriz. Çünkü senaryoda her hareket bir formül üzerinden gidiyormuşcasına yazılmış. Şaşırtıcı unsurlar dahi, tahmin edilebilir düzeyde kullanılmış. Yani bir sonraki sahnede az çok ne olacağını biliyorsunuz. Bu yüzden de çok fazla şaşırtacak bir sürpriz barındırmıyor film. Öyle Ocean Eleven'ın süsprizlerini falan beklemeyin. 


Karakterin geneli iyi bir performans gösterse de, özellikle öne çıkan pek karakter yok. Genel olarak küçük detaylarla bağ kurmaya çalışsanız da, ne yazık ki yeterince karakterlere eğinilmediğinden bağ kuramıyorsunuz. Örneğin kapı görevlisi Lester, bir nevi filmin en duyguları sömürebilecek karakteri olmasına rağmen, onun yaşadığı bunalımı yeterince hissedemiyorsunuz. Bu yüzden de yeterince acıyamıyorsunuz. Bu yönden eksik kalan bir film olmuş. 




Sonuç olarak çok fazla aksiyon, karışık senaryo, aşmış oyunculuklar beklemiyorsanız; kafa dinleyebileceğim, aklımı yormadan bir seyirlik olsun yeter diyorsanız sizin için biçilmiş kaftan diyebiliriz Tower Heist için. Fakat daha fazlasını istiyorsanız bu vasat film size göre olmayabilir...



Lester: Hayatım boyunca kapı açtım. Neredeyse her gün. Üstelik bu insanlar kapıyı kendileri de açabiliyorken. 
Josh Kovacs: Yapma Lester, kimse senin gibi kapı açamaz! 




Hiç yorum yok: