Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Big (1988)



Küçükken insan ne ister? Oyuncaklar, yeni atari oyunları, vurdulu kırdılı filmler... Belki de büyümek ister. Çünkü küçükken yapamadığı şeyleri, büyüyünce yapacağını düşünür. Geç yatmak, açık seçik yayınları izlemek, her şeyi kendisinin karar vermesini ister. 


Tabii hayat yanılgılarla doludur. Hiçbir zaman bir büyüğün istediği ile bir çocuğun istekleri aynı olur mu? Zaman zaman olur aslında. Sadece form değiştirir. Oyuncakların yerini televizyonlar, bilgisayarlar, kısaca çeşitli elektronik eşyalar alır. Teknoloji, büyüyen çocuğun oyuncağıdır. 




Hayattan beklentileri değişebilir. Çocuklar için lunapark eğlence ise, büyünce yerini partiler alabilir. Kızlarla öpüşmek ya da onların bedenini keşfetmek yeterliyken, büyüyünce yetersiz kalır. Daha fazlasını istersiniz. İşte bu fazlasını istemek belki de değişmeyen kalıplardan biridir. 


Nasıl desem yetişkinler ve çocuklar her zaman farklı değildirler. Kimi insanlar çocuk kalmayı başarırlar. Biz onlara çoğunlukla erkek deriz. Tabii bu zaman zaman değişebilir. İçinde çocukluğunu devam ettiren bu kişiler, sorumluluk almayı belli zamanlarda istemezler. Çünkü eğlenceli olan onlar için her zaman daha iyidir. Böylece evrim başlar. (Kusura bakmayın ama evrim çok matah bir şeymiş diyemeyeceğim.) Evrimin sonucunda da her şeyi yapmak isteyen, doyasıya hayat dolu bu insan türü yani çocuklar, monotonluğun, sıkıcılığın içine hapsedilir. İşte buna da büyümek diyoruz. 





Bir anda hayatı doya doya yaşayan kişiler, robota dönüşürler. Hayata farklı bakmak havalı bir şeyken, robotlaşınca hayata herkes gibi bakmak havalı bir şey haline gelir. Sonra bu yetişkin insanlar tükenir. Tükendikleri an ne yapacaklarını şaşırırlar ve kavga etmeye başlarlar. Tükenmek kötüdür. Çünkü o yaşta tükendiyseniz, belki de iyi bir iş mevkine gelmişsiniz demektir. Bu mevkidekiler de genelde kararları veren insanlar olur. Tükenmiş insanlar ne kadar doğru karar verebilir ki?


Bu noktada bazı meslekler yeni kan ararlar. Ve sonuç olarak çocukları işe alırlar. Onların hayal güçlerini kullanarak, dünyayı kendileri yönetirler. İşte biz de buna gerçek hayat diyoruz. Sonra da kendi kendilerine sorarlar. Neden sürekli aynı filmleri yapıyoruz. Neden her şeyi karmaşıklaştırıyoruz. Basit olan güzeldir. Anlaşılır olan her zaman daha çok sevilendir. Klişelerin kurbanı olmaya o kadar alışmışız ki, onları referans alıp bir kitsche dönüştüremiyoruz. Tabii dönüştürenler de olmuyor değil. Genelde bu kişiler çocuk olanlar oluyor. İşte onların yaptıklarına da kült diyoruz. 




Bir yaklaşım da kadınlarla ilgili aslında. Her kadın çocuğa benzeyen erkeklere aşık oluyor. Onunla çok güzel vakit geçiriyorlar. Her şey harika gidiyor. Sonra bir gün bir şey oluyor ve aşık olduğunuz kişinin değişmesini istiyorsunuz. Yani farklı bulduğunuz, çocuk olduğu için sevdiğiniz bir adamın büyümesini istiyorsunuz. Onun çocukluğundan vazgeçmesini, sorumluluk almasını istiyorsunuz. Böylece zamanla çocuk kısmını kaybeden insan, yetişkin bir robota dönüşüyor. Kavgalar başlıyor, iletişiminiz zayıflıyor. Birbirinizi tanıyamıyorsunuz. Sonrasında aşkın ömrü üç yıl, beş yıl gibi şeyler yazılıyor. Sonra ona bakıp diyorsunuz ki; "Eskisi gibi hissetmiyorum. Sen çok değiştin. Benim aşık olduğum adam bu değildi.". Sonuç olarak ya ayrılık oluyor, ya da ondan uzaklaşıyorsunuz. Dedik ya basit olan iyidir. Kadınlar bu basit denklemi söylemesi ayıptır çözemiyorlar. Tabii ben hala çocuk olan adamlardan bahsediyorum. Sonra denilmesin erkekler de terk ediyor diye. Ben robotlardan bahsetmiyorum, hatırlatırım. Aşık olduğun bir çocuksa, onun büyümesini isteyemezsin. Büyümesini istersen, o artık bir çocuk olamaz. 




İşte bu film de bunları anlatıyor aslında. Fantastik öğelerle bu döngüyü hızlandırıyor belki. Sürecin büyümek isteyen bir çocuk hakkında olduğunu söylese de inanmayın sakın. Çünkü o çocuk büyüdüğünde de hep çocuk olmak isteyecek. 


Tom Hanks'ın gençlik filmlerinden biri olan "Big", herkesin anlayabileceği anlatımıyla, eğlenceli anlarıyla ve çocuk bakışıyla basit ama güzel bir film. Hikayesi zamanla klişeleşecek bir konu olsa da, Tom Hanks'in oyunculuktaki becerisinin büyük katkısıyla en gerçek çocuk yaklaşımlarından birini ortaya koyuyor. Bu tip filmleri artık yapamıyorlar. 80'lerin o büyüsü, filmin her noktasından insanların ruhuna işliyor. İnsanı gülümsetmeyi becerebilen o tatlı filmlerden biri kendisi. 




Sinemayı sadece sanat, efektler, aşmış kadrajlar olarak görmüyorsanız. Duygulara da hitap etmesi gerektiğini düşünüyorsanız; hem nostaljik, hem de eğlenceli bir film sizleri bekliyor. 


Büyümek istemeyen çocuklar için...


not: Filmin yönetmenin ve senaristlerden birinin kadın olması da ayrı bir ironik durum... Bu açıdan kendilerini bilen kadınlara da adıyorum bu filmi. Erkeğini öyle kabul edenler için... 



Josh: Will you please leave? I got a deadline to meet. Gosh.
Billy: Who do you think you are ?
Josh: HEY!
Billy: You're Josh Baskin, remember? You broke your arm on my roof! You hid in MY basement when Robert Dyson was about to rip your head off!
Josh: You don't get it, do you? This is important!
Billy: I'm your best friend. What's more important than that, huh?
[Turns to leave]
Billy: And I'm three months older than you are, ASSHOLE! 



Hiç yorum yok: