Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

20 Ekim 2011 Perşembe

This Must Be the Place



En çok özenilen hayatlar, müzisyenlerin ve sinema oyuncularınındır. Müzisyen derken de bunu birazcık sınırlandırabiliriz sanırım. Rockstarın diyelim. Acaba ne yapıyorlardır? Uyuşturucular, groupie kızlar, tahmin dahi edemeyeceğimiz partiler... Belki de tahmin ettiğimiz kadar iyi değildir hayatları...


"This Must Be The Place", işte tam bu noktada devreye giriyor. Aslında rock starın hayatlarının hiç de eğlenceli olmadığını, içlerindeki bitmişliği, sıkılmışlığı ve onların da duygularının olabileceğini açıkça bizlere göstermeyi vaat ediyor. Tabii böyle karmaşık bir karakter için belki de en iyi aktör Sean Penn'dir. 




Filmin konusuna bakarsak; Cheyenne ünlü bir rockstardır. Ancak uzun süredir albüm yapmamıştır. Karısı Jane ve arkadaşı Mary ile sürekli vakit geçirerek zamanını geçirmektedir. Babasının ölüm haberiyle beraber aniden baba ocağına döner. Cheyenne'in zayıf noktalarından biri babasıdır. Çünkü hiç bir zaman babasının onu sevmediğini düşünür. Babası uzun süredir eski Nazi subaylarından birisinin peşindedir. Ona yahudi kampında yaptıklarının intikamını almak istiyordur. Ancak ölünce bu işi yarım kalır. Cheyenne, bu görevi tamamlamaya karar verir. Böylece babasına karşı hissettiği boşluğu, mahçupluğu doldurabilecektir. Böylece ilginç karakterlerle karşılaşacağı yolculuğuna başlar. 




Sean Penn oluşturduğu rock star karakterini çok iyi benimsemiş belli ki. Ona özelliklerini bir bir işlemiş. Yeri geldiğinde mimikleriyle son derece uyumlu bir şekilde senkronizasyon yaşanıyor. Günümüzdeki son demlerini yaşayan, aktif olmayan rock starların çoğunun iyi bir gözlemi gibi gözüküyor. Bazen iyi gözlemcilik, beraberinde iyi oyunculuğu da getirir. 


Yan karakterlerin kimileri ise absürtlük dolaylarında geziyorlar. Örneğin Frances McDormand'ın yarattığı adranelin sever eş tiplemesi, biraz fazla abartılı olmuş. Sanki Sean Penn ile uyuşmamışlar. Çift uyumu pek göremedim ben. Kimyalar biraz farklılaşmış. Mary'i oynayan kızımız sade bir oyunculuk sergilerken, önplana çıkan oyuncular arasında en dikkat çekeni Judd Hirsch'in karakteri Mordecai Midler olmuş. Yüz güldüren tatlı bir oyunculuk sergilemiş. 




Cheyenne, kendi ailesiyle geçiremediği zamanı, babasının aradığı nazi subayının ailesiyle vakit geçirerek dindirmeye çalışıyor. Karısına öğrencisi gibi, kızına ise takılmak istediği bir kadın gibi davranarak, bir nevi ailenin içine giriyor. Sonrasında da merak edilen sona doğru bayrak açıyor. Birbirinden değişik karakterlerle porsiyonluk zamanlar geçiriyor. Belki de kendisini bulması için tanımadığı bu insanlara gönlünü açması gerekiyor. 


Film ince mizahıyla yer yer ironik durumlara gülmenize yol açıyor. Özellikle de daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapmaya çalışan Cheyenne karakteri, yapılan tipleme itibariyle zaten komik bir görünüşe sahip. Bu yüzden de senarist ve yönetmen, filmin için kısıtlamaya gitmemiş. Bu yüzden gayet film içinde drama sosunun içinde boğulmadan eğlenceli vakit geçirebiliyorsunuz. 




Sorrentino'nun karakter odaklı sinemasına alışıksanız, bu filme de kolay alışacaksınız. Çünkü tek bir karakter üzerinden çok şey anlatmaya çalışıyor. Ancak film bittikten sonra aslında ne anladığınızı bilmiyorsunuz ve öne çıkan konseptler aklınızda kalıyor. Türk seyirciler açısından bir nevi Cem Yılmaz esprisi gibi film. Yani deli gibi güldüğünüz esprilere, gösteri sonrasında çıktığınızda pek hatırlamıyorsunuz. Ancak hatırlamasanız da size sorulduğunda eğlendim diyorsunuz. İşte film de tam bu etkiyi yapıyor. 


Umutsuz bir rockstarın kendini bulma yolculuğunda, bolca hüzünlü anla karşılaşırken, eğlenebileceğiniz kara mizah yanından geliyor. Bu arada filmin adı da bir şarkıdan geliyor unutmadan söyleyeyim. 


Son söz olarak Sorrentino'ya bu keyifli ve garip tat için teşekkür etmek kalıyor. Bu tip filmler her zaman ortaya çıkmıyor. O halde değerlendirmek lazım.









Hiç yorum yok: