Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

20 Ekim 2011 Perşembe

Melancholia



Her kadının en büyük hayalidir beyaz gelinliği giymek... Hatta bu yüzden hayallerini görkemli bir düğün süsler. Çünkü hayatının en önemli anlarından biridir bu ve unutulmaz bir an olmasını ister. Bu yüzden de düğünler, erkeklerin olmasa bile, kadınların en büyük rüyalarından biridir. Aynı zamanda en yorucularından... Melankolik bir düğüne hazır olalım, bu sefer işin içinde sinemanın yaramaz çocuklarından Lars Von Trier var.


Lars Von Trier, olaylı Cannes film festivali dönüşü, filmini ülkelerde görücü çıkarmaya başladı. Cannes'da çok ilgi görmese de, film vizyon salonlarında son derece beklendiği gibi, sinemada izlenmesi gereken bir seyirlik olarak yorumlar aldı. 




Konusu aslında çok da uzun değil. Justine ve Claire kardeşlerin bakış açısından Justine'in pahalı düğününe bir göz atıyoruz. Tabii düğün tahmin edildiği gibi mükemmel gitmiyor. Çünkü depresif bir gelin ile karşı karşıyayız. Hatta görenler annesine çekmiş diyebilirler, çünkü annesi de inanılmaz huysuz bir şekilde düğünün içine etmek için her şeyi yapıyor. Tabii bir de Justine'in patronu var. Düğünün de bile ona iş yaptırmaya çalışıyor. Tabii unuttuğumuz küçük bir ayrıntı daha var. Bu düğün olurken, dünyaya tüm hızıyla "Melancoly" isimli bir gezegen yaklaşıyor. Böylece yaklaşan gezegenin insanların hayatlarına etkilerini de görmüş oluyoruz. 




Von Trier belli ki, küçük konulardan büyük olaylar yaratmayı seviyor. Bu film de öyle bir film aslında. Temelinde çok farklı bir konu yok. Ancak ilişkilendirme olayı çok ilginç... Sanki bize dünyanın sonu gelirken bir düğün olsa nasıl olurdu diye soruyor. Belki de böyle bir düğün olurdu kimbilir. 


Justine'e filmin içinde bir nevi ilgi odağı olmasının dışında farklı bir yük bindirilmiş. Bu yük nasıl yorumlanır bilmiyorum ama peygambervari bir bilgelik yükünü yanında getiriyor. Geleceği tahmin edebilen bir kahin misali, içindeki gücü bilen, fakat gücün ağırlığının altında ezilen bir kadına hayat veriliyor. Bu yüzden de devamlı psikolojik dengesi bozulan bir kadınla karşı karşıyayız.




Kirsten Dunst, belli ki karakterinin ruh halini kendi içinde de hissetmiş olacak ki, onun melankolik, kendinden geçmiş halini hissedebiliyoruz. Hatta öyle ki, karakterimiz düğündeki piyango dahil, çoğu şeyi bildiğini filmin bir kısmında bizlere ifade ediyor. Bu yüzden de dünyanın sonunun geldiğini de hissediyor. Bu yüzden son yaklaştıkça, aile fertlerine itiraflarda bulunmayı, onlarla vedalaşmayı istiyor. Ancak kimse onun bildiği şeyi bilmiyor. Bu yüzden Justine, hiçbir şeyi önemsememeye başlıyor. Düğün, iş ,aile, evlilik hiç bir şey umurunda değil. Şu dakikadan sonra ne yapsam, yok olacağımız gerçeğini değiştiremez üzerinde duruyor. Bu yüzden de kendini salıyor. Filmin bir karesinde benim durumumda olsaydın, belki senin için daha rahat olurdu diyor.  Korkunun ecele faydası yok demeye çalışıyor aslında. 




Yıldızlarla dolu bir kadro ile baş başayız. Hepsi de rollerini kusursuz icra ediyorlar. Üstelik abartıya da kaçmadan. Charlotte Gainsbourg, yine harika bir performans göstererek von Trier'i mahçup etmiyor. Kiefer Sutherland, Charlotte Rampling, Alexander ve Stellan Skarsgard, John Hurt ve Udo Kier...


Filmin görüntüleri tek kelimeyle harika... Son derece ince işçilikle estetik görüntüler elde edilmiş. Genelde sanatın yaptığını yaparsak kendi sanatımızı nasıl icra edebiliriz ki diyen yönetmene göre genel olarak herkesin beğenisini kazanacak görüntü çalışmaları yapması şaşırtıcı gerçekten de. Son iki filmdir. Bu tip sinyalleri veriyordu zaten. 




Film aslında başlarda çok fazla Dogma'dan çıkan en büyük başyapıtlardan biri olan "Festen"'e benziyor gibi. Ancak yaşanan bu iç çekişmeler dışında, katılan bilim kurgu öğeleriyle film festen'den sıyrılıyor. Ancak yine de bu filmin kopyası diyenler olacaktır. Onlar kişileri ilgilendiren yorumlar ne de olsa... 


Estetik sahneleri, muhteşem oyunculukları, rahatsız edici atmosferiyle ileride daha çok konuşulacak bu filme yabancı kalmak istemiyorsanız. Denemenizi tavsiye ederim. Bu film bir nevi seyirciyi ikiye bölen filmlerden olsa gerek. Beğenen çok beğenebilir. Beğenmeyen de nefret eder. O açıdan da tartışmaya açık bir film...


Melankolik bir zaman geçirmek isteyenlere...




Justine: Life is only on Earth. And not for long. 




Hiç yorum yok: