İnsanlar bazen ailelerinden uzaklaşırlar. Çok uzaklara giderler... Giderlerken ailelerinin güvende olacağını düşünürler. Bu belki de gittiklerinde vicdanlarını rahat tutabilmeleri için inandıkları şeydir. Nitekim herhangi bir olay da, incelmiş vicdanları bir anda olduğu yerde kopar. Suçlu kendileridir. Çünkü arkasında bıraktıklarını koruyamamıştır.
Dead Man's Shoes'ta da böyle bir durum söz konusu... Bir ağabeyin kardeşine karşı borcunu ödemesini izliyoruz. Bir nevi intikam hikayesi denilebilecek filmimiz, ağabeyin son derece kararlı ve öfkeli görüntüsüyle düşmanlarına korku salmasını resmediyor.
Konusuna hafifçe değinirsek; Richard, askeriyede komandodur. Kardeşini askere gittiği dönemde yalnız bırakır. Ancak kardeşi hem biraz otistik olmasından, hem de saf bir yapıya sahip olmasından yanlış arkadaşlar edinir. Bu arkadaşlar uyuşturucunun etkisi altındaki işe yaramaz adamlardır. Anthony onlara karşı koyamaz ve her istediğini yapar. Yıllar geçer ve ağabeyi intikam için geri döner. Artık Anthony'nin hesapları sorulmalıdır. Bu hesaplar sorulurken, kaçacak yer ararlar.
Son yıllarda, özellikle 2000'li yılların popüler teması olan intikam hikayeleri, insanların en sevdiği filmler haline geldiler. Bunda en büyük pay belki de Park Chan-wook'undur. Tabii iyi örnekler, çeşitli ülke sinemalarından çıkmaya devam ediyor. Bunlardan biri de İngiltere'den gelen şu an gördüğümüz 2004 tarihli Dead Man's Shoes...
Filmin görsel yapısına baktığımızda hareketli kamera, yakın planlar, orta ölçekli planlar ağırlıklı görünüyor. Bunun dışında ani müzik yükselişleri, gerilim dozunu arttırmak adına ne olacağı bilinen, fakat nasıl cereyan edeceği bilinmeyen bir senaryo ile karşı karşıyayız. Bu özellikleri bir araya getirdiğimizde, müziğin önplana fazlaca çıktığı bir atmosfer filmiyle baş başayız ibaresini yanında getiriyor.
Siyah beyaz görüntülerin geçmişi resmettiği filmimiz, kurgu açısından şimdiyi ve geçmişi peşi sıralarla eşleyerek geri dönüşlü bir hikaye anlatımını tercih ediyor. Bununla beraber filmimiz geçmiş olarak da, şimdi olarak da bir üst kademeye geçiyor. Yavaş yavaş aydınlanan bir merak unsuru yaratıyor. Detaylar gün yüzüne çıktıkça film özelleşiyor. İnsanların bu vahşiliğe karşı sempatisi oluşuyor.
Filmin içeriğindeki şiddet sahneleri olsun, fazlaca küfrün kol gezdiği konuşma stilleri olsun. Sert bir filmle karşı karşıya olduğumuzu belli ediyor. Bu da her kesim seyirciye hitap etmediğimizi gösteriyor. Şiddet anlarının çoğunluğu gözler önüne serilirken soğuk kanlılığını asla terk etmiyor.
Filmin yönetmeni Shane Meadows her filminde bu sert tarzını biraz daha yumuşatmayı seçiyor. Bu açıdan da kendi filmografisi açısından bile en sert filmi denilebilir. Ne de olsa bu film karakterlerini tanımak istemiyor. İşlenen bir suçun adaletine kavuşmasını istiyor. Ağabey kardeş dayanışmasına yeni bir anlam katmasa da, onun üst noktalarını bizlere gösteriyor.
Bu tarza yakın bir filmle yönetmenliğe soyunacak olan Paddy Considine, filmdeki soğuk kanlı katil komando tek kelimeyle ürpertici. Kusursuz bir oyunculuk sergiliyor. Ancak bana kalırsa filmin yıldızı tek kelimeyle olağanüstü bir performansa imza atmış olan kardeşAnthony'i canlandıran oyuncu Toby Kebbell... Öyle içine giriyor ki karakterin, gerçekliğinden bir an bile şüphe etmiyorsunuz.
Sonuç olarak şiddeti bol, ağır bir drama/suç filmiyle karşı karşıyayız. Her ölüm bir nevi ayin şeklinde geçiyor. İntikamı kendi silahlarıyla veriyor insanlara. Bu açıdan da etkileyici bir film Dead Man's Shoes... İngilizlerden çıkan zaman zaman iyi filmlerden biri de bu film denilebilir. Tavsiye edilir...
Herbie: Can I help you, mate?
Richard: [shrugs] Sorry?
Herbie: [says aggressively] What the fuck are you looking at?
Richard: [shouts] You, ya cunt!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder