Bir insan yaptığı işi seviyorsa, belki de dünyanın en mutlu insanı o kişidir. Tabii bazen elimizdekilerle yetinmeyi bilmeyiz. Daha fazlasını isteriz. Daha fazlası tabii göreceli bir şeydir. Örneğin bazıları daha iyi imkanlı bir iş ister. Daha çok para kazanacağı, mutlu olduğu işi önemsemez. Bu tip durumlar insanın ruh halini değiştiren zamanlardır.
Bir de beğendiğiniz kadının dikkatini çekmek için, ona gösteriş yapmak için işinden memnun olmayan insanlar vardır. İşleri yalnız başlarına kaldığında harikadır. Fakat başkalarının yargıları yüzünden o işe utanarak bakarlar. Halbuki kimin ne söylediği önemli değildir. Önemli olan kendinizin ne istediğidir. işte şu an öyle bir mesaj veren filmin başındayız: Zookeeper...
Filmimizin konusu özetlersek; Griffin bir hayvanat bahçesinde özenle çalışan bir insandır. O kadar iyidir ki, hayvanların ne istediklerine önem verir. Adeta onlar için yaşar. Fakat özel hayatında işler tahmin ettiği gibi gitmemektedir. Evlenme teklif ettiği kadın, mesleğinden dolayı, onu rezil ederek teklifini reddeder. Bu yüzden de hafif depresyona girse de, hayvanlarıyla ilgilenmekten dolayı mutludur. Kardeşinin düğününden önceki gün yapılan partide eski sevgilisiyle karşılaşınca ne yapacağını şaşırır. Aradan yıllar geçmiştir. Ancak eski sevgilisi ona yeniden ilgi duymaya başlamıştır. Ancak hesaplamadığı durum, bir rakibinin daha olmasıdır.
Buraya kadar her şey normal görünüyor değil mi? Fakat anlatmayı unuttuğum küçük bir ayrıntı var. Bu durumu duyup, işinden ayrılmaya karar veren Griffin'i duyan hayvanlar dile gelirler. Aslında insanlar ve hayvanlar arasında yasak olan bir özelliklerini ortaya çıkarırlar. Hayvanlar aslında hep konuşmaktadırlar. Sadece kendilerini tutmuşlardır. Böylece hayvanlar, eski sevgilisini elde edebilmesi için Griffin'e taktikler vermeye başlarlar.
Ne kadar sevimli değil mi? Dr. Dolittle gibi bir örnek yokmuş gibi, yeni bir aynı temalı film çekmek Hollywood'un sıkılmadığı işlerden biri olsa gerek. Filmdeki sahneler pek komik olmasa da, çoğunlukla hayvanlara dayanan espri anlayışıyla film kotarılmaya çalışılmış. Özellikle hayvanların çoğunluğunun cgi ile yapıldığını düşünürsek, son derece başarılı modellemelerin olduğu söylenebilir. Zaten bu hayvanları da son derece önemli isimler seslendiriyor. Bu açıdan bile seslere tav olabilirsiniz.
Filmin kilit karakterlerinden biri olan Rosario Dawson, burada ümitsiz ama seçilmeyi bekleyen saf kızımızı oynuyor. Kevın James kendini hırpalasa da, bariz bir şekilde maymunluk yapmaktan öteye gidemiyor. Çağımızın gerisinde kalan espri anlayışıyla film tek kelimeyle klişeler zinciri oluşturuyor.
Aile filmi olmak için bile fazla romantik komedi olan film, akıllarda kalabilecek kadar unutulmaz anlara sahip olamamasının sıkıntılarını yaşıyor. Çünkü bu tip filmler unutulmaya müsait filmler oluyorlar ve ne yazık ki, dost acı söyler. Bu film de unutulup gidecek bir film...
Bence yeni şeyler söylemenin zamanı geldi. Aksi takdirde çöp film furyası insanları daha da aptallaştırmaya devam edecek. Sadece yaşı ermemiş mesaj kaygısını seven seyircilere tavsiye edeceğim...
Griffin Keyes: It took me five years to get over someone I don't love. I can't imagine how long it would take me to get over you.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder