Kült, esas olarak “din” anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde, çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç, uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen isimdir.

Kitsch, varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak-ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir.

Klişe (Fransızca: Cliché) uzun süre çok fazla kullanılmış ve artık etkisini yitirmiş ifade, fikir ya da öğelerdir.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Moneyball



Tarih genelde başarılı olanları yazar. Sinema da bu teoriden yola çıkarak başarılı insanların hayat hikayelerine yönelir. Hikayelerin üzerine biraz ilgi çekici unsurlar ekler ve doyumu olmayan yaşamları bizlere yansıtır. Tabii her insanın hayatı, tartışmasız bir şekilde başarı hikayesi olmayabilir. Kimileri yüzlerini kıvırır, kimileri ona efsane der. O ise sadece sevdiğim işi yaptım der. 


Belki de başarılı insanların doğasında bu vardır. Onlar genelde işlerini sevdikleri için yaparlar, ya da sevmedikleri bir şeyleri sevdikleri şeylere dönüştürmek için mücadele ederler. Hikayemizdeki Billy Beane de bu yolda gidiyor. Bir şeyleri değiştirmek istiyor. Sevmediği düzeni yıkmak için radikal şeyler deniyor. 




Billy Beane, son maçta takımı şampiyonluğu kaybeden bir genel müdürdür. Onca emekle kurulan takımı ne hikmetse sonunu getirememiştir. Yeni sezon önündedir. Daha kötüsü bu yeni sezonda takımın en kilit üç oyuncusu takımdan ayrılıyordur. Bu yüzden bu üç adamın yerlerini doldurması gerekir. Ancak onlar kadar kaliteli adamları olmadığından düşüncelidir. Bir oyuncu transferi görüşmesinde, asistanlardan birinin yorumları dikkatini çeker. Peter Brand ismindeki bu genç adam, istatistiklere göre baseball'a yaklaşmaktadır. Billy o an yeni bir şey denemek ister, paramız azsa biz de sitemi bu istatistiklere göre kurarız der. Bunun üzerine bu ikili yeni sezona kimsenin beğenmediği ikinci sınıf oyuncularla başlar. Herkesin beklediği olacak mıdır, yoksa bu ikili baseball'u değiştirebilecekler midir?




Bu son soru belki de en açık cevaplı olan diyebiliriz. Değiştirmedilerse bu adamların filmi neden yapıldı? Ben de tam bu noktadan bahsediyorum. Belki tam olarak değiştiremediler bu oyunu. Ancak artık küçük bütçeli takımların da büyük takımlarla mücadele etmesi için formül geliştirdiler. Böylece artık takımlar için o kadar büyük ayrımlar yok oldu. 


Filmin adını da oluşturan sistemin adı Moneyball... Yani takımının bütçesine göre takım oluşturmak... İyi adamların yıldız olmadığı, insanların kariyerlerinin bir kıstas olduğu sistem ortaya çıktı. Örneğin bir adam hayatı boyunca bir topu tutamamıştır. Ancak bir tutucu olduğu için başarısız görünmüştür. Fakat istatistiklere bakıldığında bu adam toplara gayet iyi vuran bir adam... Bu da demek oluyor ki, bu adamdan tutucu olmasını istemek yerine vurucu olmasını isteyelim. Sonuçta bu bir skor oyunu değil mi? Bu mantık baseball'u değiştiren bir olaya imza atılmasını sağladı. 




Makinenin dişlileri yerine oturduğu anda, kötülerden oluşan bir takım, kendi içinde doğru çalışmaya başladı. Bu da kötülerin iyi tarafını gösterdi insanlara. O halde bu sistem tuttuğunda bir devrim söz konusu olacaktı. Evet biz de ondan bahsediyoruz. Harika oyuncuların bir önemi kalmayacaktı. Bu bir matematik oyunu, matematik de kaybetmez. Şaşırır ama kaybetmez...


Filmimizin ana karakteri Billy Beane son derece idealist bir adam... Aklının ucundan başarılı olmak geçmiyor. Tek düşüncesi şampiyon olmak... Sırf bunun için yaşıyor. Çünkü zamanında onda ender görülen bir yeteneğin olduğu söylediğinde okul kariyerini bırakıp, hayatını farklı bir yöne kaydırmış bir insan o... Geçmişte yitirdiklerini geleceğinde aramaya çalışıyor. Bunun için de dikkat çekmesi lazım. Ki sonuç olarak bir açıdan dikkati çekmeyi başarıyor. Hatta öyle ki; istediği oyunu oynatmayan koça, istediği kadroyu oynatması için, koçun devamlı oynattığı adamları satmaya başlıyor. Risk onun kökenlerinde var. Böyle harika bir rolü oynamak da Brad Pitt'e nasip oluyor. 




Brad Pitt, aslında baseball izlemeyen bir adammış gerçekte, tıpkı karakteri Billy gibi. Billy de maçları izleyemiyor. Korkuyor ya da uğur deniyor, hangisiyse artık. Onu bilemeyiz. Ancak bir açıdan güvenini kaybetmiş bir adam o... Bu yüzden de kaybetmeye tahammülü yok. Zaten kimin vardır ki? Sadece nasıl yapması gerektiğini öğrenmesi için yanına bir yardımcı gerekiyor. O da nitekim şansa karşısına çıkıyor. 


Oyuncuların sağlam durduğu bir filmle karşı karşıyayız. Çok büyük oynamıyorlar. Gerçekçi bir hayatı resmetmek adına abartıdan uzak duruyorlar. Bu yüzden de son derece inandırıcılar. Karakterle duyguları birebir yaşayabiliyoruz. Filmin gücü de buradan geliyor zaten. 




Senaryo ise tek kelimeyle harika diyebiliriz. Hollywood en önemli iki senaristi filmi adeta uçuruyorlar. Baseball jargonunu bir nevi evirip çevirmeye yarayan üslubu bizlere göstermeye çalışıyorlar. Bu tip filmlerde genelde sahanın içinde olmaya alışığız. Ancak bu film bunun hakkında değil, bu yüzden de maçaları ya televizyondan izliyoruz, ya da hiç izlemiyoruz. Aynen Billy'nin yaptığı gibi. Üstelik garip bir baba - kız ilişkisine de tanık olmayı ihmal etmiyoruz. Kızının babasına cuk diye oturan şarkısı, filmin bir nevi konusunu, içeriğini bizlere anlatıyor. Mizahi anları da içine koyduğumuzda olağanüstü bir senaryoyu görmek zor olmuyor. 




Sonuç olarak spor temalı ama tam olarak sporu göstermeyerek bizlere hikayeyi anlatan bu film yani Moneyball, harika bir seyir zevki sunuyor bizlere. Süresi adeta uçup gidiyor. Üstelik baseball'u sevmenize bile gerek yok. Sadece empati kurmanız yeterli oluyor. 


Bu senenin en iyilerinden biri sizlerle... 



Billy Beane: There are rich teams and there are poor teams, then there's fifty-feet of crap, and then there's us. 









Hiç yorum yok: